MADEN-İ HÜMAYUN - 1

İlimizin gündemden düşmeyen konulardan biri de Maden bakır rezervleri, bakır işletmeleri, bu işletmelerin ihalesi ve Danıştay’ın son kararı…

26 Ekim 2022 Çarşamba günkü gazetemizin manşeti de yine aynı konuydu.

İlimizle ve özellikle ilçelerimiz ile ilgili sorun ve çözüm önerileri ortaya koyarak bir nevi şehrin röntgenini çeken HAZARSAM Başkanı Sayın Prof. Dr. Bilal Çoban’nın Maden dosyası gündeme getirilerek; “1850’de Maden’de İzabe Tesisi Vardı” manşeti atılmıştı.

Osmanlı Vilayet Salnâmeleri’nde Maden-i Hümayun olarak Ergani Madeni’nde çıkarılan bakır madeninden ve Keban Maden-i Hümayun’u olarak da Keban’da çıkarılan gümüş madeninden detaylı olarak bahsedilir.

KARADAYI - 5

geçen haftadan devam…

Hasılı o gece Karadayı’yı alt katta küçük bir yere yatırdık ve bol ateşli bir mangal koyduk, bir tas da sıcak çorba içirdik. Biraz nefes aldı ve konuştu:

- Haydi siz gidin evlat, rahatsız olmayın. Allah razı olsun, Allah sizi korusun. Ben şimdilik iyiyim. Lakin ölsem ne iyi olacak, artık sabahı görmek istemiyorum. Neden bu kadar uzun yaşadım çünkü, bu gece ölürsem çok rahat öleceğim. Çünkü Karadayı için burasından daha rahat bir ölüm döşeği bulunmaz. Haydi haydi siz gidin rahatınıza bakın.

KARADAYI - 4

geçen haftadan devam…

Çalıştım, çabaladım. Burada namuslu, kendi halinde bir aile babası oldum. Lakin oğul; Karadayı burada da içinin bütün ateşini dışarı vuran alev gibi, bir ah çekti ve devam etti.

Lakin oğul; felek bana yar olmadı, bahtım beni güldürmedi, kader bana bunu çok görmüştü. Karım iyi bir hatundu. Gül gibi geçinip giderken ve onu pek çok sevdiğim bir zamanda elimden aldı. İki oğlum küçük yaşında talihsiz babalarının kucağında kaldılar. 

KARADAYI – 3

geçen haftadan devam…

Dudaklarında bir tebessüm gerili kaldı, başını önüne eğmişti. Gülüyor mu yoksa ağlıyor mu idi? Yüzünde pek hazin ve pek acınacak bir hal vardı. O anda muhakkak ki içinde bir alem yıkılmıştı. Ve mazinin kim bilir bir ihtilacı çırpınıyordu. Dudaklarında hala o gergin tebessüm vardı. Sanki gülerken birdenbire donmuş ve öylece taş kesilmiş gibi idi. Benim de yüreğimde ince bir ağrı hasıl olmuştu. Keşki sormasa idim. Diye düşünüyordum. O birdenbire başını kaldırdı:

- Ah, ah Küçük Bey; bilmeden beni ta yüreğimden vurdun, içimi kanattın. Nedeceksin, benim kara gönlü ömrümü nedeceksin? O bir zehir deryasıdır, seni içinde boğmak istemem. Gel vazgeç bundan. Karadayı’yı hakikaten çok müteessir etmiştim. Sorduğuma soracağıma pişman oldum.

KARADAYI - 2

geçen haftadan devam…

Benim hıçkırıklarım ve yahut köpeğin mırıltıları Karadayı’yı kendine getirmişti. Gözlerini yavaş yavaş açtı evvela bana ve sonra köpeğe baktı. Yanaklarının çukurlarında toplanan yaşları yumruğu ile sildi ve göğsünü doldurup kabartan bir iç çekişle doğruldu. Köpeğin başını okşayarak ayağa kalktı. Beni hiç görmüyordu, yüzüme bakmıyordu. Yürümek istedi. Dizlerine sarılarak:

- Karadayı, beni affet; bir daha bir şey yapmayacağım, hıçkırıklar sesimi kesiyor, boğazım kumla dolmuş gibi sesim çıkmıyordu. O, evvela beni silkip fırlatmak ve yoluna devam ister gibi bir vaziyet aldı, fakat yapmadı. Yüzümü elleri ile tutup kaldırdı. Gözlerimin içine bakarak, tıpkı köpeği okşadığı gibi bir okşayışla başımı okşadı.

KARADAYI - 1

1935 - 1939 yılları arası Elazığ Halkevi’nin çıkarmış olduğu “Altan Dergisi”inden bir önceki yazımızda bahsetmiştik.

Bu derginin çıkarılış amacı, tek parti ideolojisinin pekiştirilmesi olmasına rağmen Elazığ ve çevresinin tanıtımını yapmakla birlikte araştırma ve incelemeler başta olmak üzere fikrî ve sosyal içerikli yazılar, şiirler ve hikayelere de yer verilmiştir.

30 yılların günlük hayatına, insanlar arasındaki ilişkilere, sosyal tabakalar arasında yaşanan traji-komik hadiselere ayna tutan ve zevkle okuyacağınız hikâyede, Karadayı’nın hazin yaşam öyküsünü ve toplumun değer yargılarını bulacaksınız.

ELAZIĞ YAZILI BASIN TARİHİ - 3

İlimizin de yakın geçmişinde kültürel hayatımıza yön veren gazetelerden sonra dergilerin tanıtımı ile devam ediyoruz.

Osmanlı döneminin sonlarına doğru yayımlanan ilk dergi; “Sadâ Mecmuası”dır. 

9 Zilkade 1327 (22 Kasım 1909) tarihinde yayınlanmış olan bu dergi on beş günlük tarihi, edebi ve ilmi bir Osmanlı Mecmuası olarak yayın hayatına girmiştir. Mamuret’ül-Aziz Vilayeti Matbaasında basılan Sadâ Mecmuası’nın yazarları  Muhammed Abdullah Cevdet, Mehmet Cevdetİdris Ulvi (Editör)’dir.

ELAZIĞ YAZILI BASIN TARİHİ - 2

İlimizin yakın geçmişinde kültürel hayatımıza yön veren gazete ve dergilerin tanıtımına devam ediyoruz.

Osmanlı döneminde yayın hayatına başlayan diğer bir gazetemiz ise “Şark Gazetesi”dir. 1918 yılında Kesrikli Mehmet Mevlut Özaydın tarafından çıkarılan Şark Gazetesi, 1926 yılına kadar yayın hayatını devam etmiş ancak, gazetenin düzenli bir yayın periyodu olmamıştır.

Şark Gazetesi daha sonra Kayseri valisi Kâzım Atakul’un babası merhum Ajansçı Aziz Bey’e devredilmiştir. 1924 yılında gazetenin imtiyaz sahibi ve idare müdürü olarak Dava Vekili Mehmet Aziz, mesul müdürü ise Hacı Ziya Beyzade Zeki olarak geçmektedir. Bu gazetede Hulusi Yetişkin, Mehmet Nuri ile birlikte zamanın genç kalemlerine rastlanmaktadır

ELAZIĞ YAZILI BASIN TARİHİ - 1

Tanzimat’ın ilanından sonra mahalli kültürel gelişmelerden biri de vilayet merkezlerinde matbaanın açılması ve “resmi vilayet gazetelerinin” çıkarılmasıdır.

Vilayet gazeteleri yanında, ilimizin yakın geçmişinde kültürel hayatımıza yön veren gazete ile birçok dergiler basın-yayın hayatında yerlerini almış ve birçok şair, edip ve yazarın yetişmesinde önemli roller üstlenmişlerdir.

Bu yazı dizimizde Anadolu basın-yayın hayatında önemli yer tutan ve şehrin; siyasi, sosyal, kültürel ve edebi hayatına yön veren gazeteleri kronolojik sırayla siz değerli okurlarıma hatırlatmak istiyoruz.

Bu gazetelerden ilki; “Ma’muratü’l-Aziz Gazetesi”dir.

Dergi olarak da “Sadâ Mecmuası”dır.

HAZER KIL KIRMA KALBİN KİMSENİN CANINI İNCİTME

Alvarlı Efe Hazretleri’ne ait “İncitme” ilahisini Ender Doğan’dan dinliyorum.

İlahi; “Hazer kıl kırma kalbin kimsenin canını incitme” diye başlıyor.

Şiir de güzel, beste ve güfte de güzel, icra da güzel…

Mehmet Lütfi Budak, Hace Muhammed Lütfi Efendi veya halk arasında yaygın söylendiği şekliyle Alvarlı Efe Hazretleri, Erzurum'un Pasinler (Hasankale) ilçesine bağlı Kındığı (Altınbaşak) köyünden (1868-1956), imam, sufi ve şair…

Nakşibendi ve Kadiri tarikatlerinde şeyh…

İmamlık yaptığı yıllarda Ermeni mezaliminin artması üzerine ilerleyen yaşına rağmen köylülerden teşkil ettiği milis kuvvetleriyle savaşa iştirak eden bir mücahit…