YORULDUM DOSTLAR, YORDULAR BENİ...
Yayıncılık dünyasında en zor işlerden biri, insanın kendi eserini ya da kendisini tanıtmasıdır. Hele bir de bulunduğunuz çevre, emeğinizi görmezden gelmeyi tercih eden bir tavır içindeyse, bu yük çok daha ağırlaşıyor. Elazığ basınına yıllarımı verdim; yazılar yazdım, araştırmalar yaptım, kitaplar yayınladım. Ancak ve ne yazık ki, bu emekler ne duyuldu, ne konuşuldu, ne de tartışıldı.
Kimseden bir teşekkür beklemiyordum, ama en azından bir eleştiriyi hak ettiğimi düşünüyordum.
Bugüne kadar yayınlanan on beş kitabımda, Harput’tan Palu’ya, Elazığ’dan Malatya ve Dersim’e dair bin bir zahmetle ulaştığım sayısız tarihi belge ve vesikalılara dayalı binlerce sayfalık araştırmalar ortaya koydum.
Amacım, bu toprakların tarihini, kültürünü ve değerlerini gün yüzüne çıkarıp gelecek nesillere aktarmaktı. Ancak, Elazığ’ın kültür ve basın camiasından beklediğim duyarlılığı ve hakşinaslığı göremedim.
Sadece medya mı? Elbette ki hayır! Kamu kurumları, yerel yönetimler ve sivil toplum örgütlerinin çoğu da bu derin ve anlamlandıramadığım sessizliğin bir parçası oldu. Aralarında istisnalar yok muydu? Elbette vardı; Elazığ Belediyesi, bazı Palulu iş insanları ve kıymetli dostlarım bu süreçte yanımda oldular. Ama genele baktığınızda, bu istisnalar büyük bir boşluğu dolduramadı.
En acı olanı ise, en büyük desteği beklediğim akademik çevrelerden gördüğüm engellemelerdi. Üniversitelerdeki bazı öğretim üyelerinin, kitaplarımın basılmasına karşı sergiledikleri olumsuz tavır, beni hem üzdü hem de yordu. Eğer bu süreçte yaşadıklarımı yazacak olsam, ortaya bir hikâye değil, bir roman çıkardı.
Bu durum, ister istemez insanın aklına eski bir sözü getiriyor:
“Has memleket, hoş memleket ama hasüd memleket...”
Bu söz, bugün de geçerli mi bilmiyorum. Ama yaşadıklarım, bu sözün gerçekliğine doğru itti beni.
Şehir ve şehrin ortaya koyduğu maddi ve manevi kültürümüzü tanıtan ve her biri alanında önemli bir kaynak eser olma hüviyetine haiz külliyatın son halkası olarak addettiğimiz 15 yıllık bir emeğin ürünü olan ve bu alanında oldukça emek ve mesai harcamış değerli araştırmacı yazar dostum Bekir Ali Demirel ile birlikte hazırladığımız “Palu Merkez Ağzı Söz Varlığı ve Lügatı ile Palu Merkez Ses ve Biçim Bilgisi” adlı kitabımızı 20 gün önce yayınladık.
Bu önemli eser de ne yazık ki aynı sessizlik ve ilgisizlikle karşılandı. Oysa bu kitabın, bölgenin dil ve kültür mirasını yansıtan önemli bir eser olduğuna ve bu alanda yapılan çalışmalara katkı sunduğuna inanıyorum.
Bir ömre sığdırılan ve büyük bir fedakârlık ve başta ailemiz olmak üzere birçok alanda feragat gerektiren bu çalışmalarımızın görmezden gelinmesi ve hatta yok sayılması sadece bana reva görülen bir uygulama mıdır bilmiyorum. Ama gördüğüm şu ki memleketimde yazara ve esere çok da hak ettiği değerin verildiği görülmüyor.
Bu tavır çok yordu beni dostlar. .
Evet, yordular beni. Bu yüzden, 35 yıldır süregelen kitap çalışmalarımı, gazete yazılarımı ve TV programlarımı bir süreliğine askıya alıyorum. Bu ara ne kadar sürer, ben de bilmiyorum.
Bugüne kadar eserlerime destek veren, onları alıp okuyan ve bana inanan herkese teşekkür ediyorum.
Hakkınızı helal edin. Belki bir gün, yeniden görüşmek üzere...