SEVGİNİN ÇOCUK İLE BÜTÜNLEŞMESİ

Çocuklar sevgi ile büyür,

Sevgi ile gelişir,

Sevgi ile olgunlaşır.

Aile ile bütünleşen sevginin semeresi ise çocuk sevgisidir.

Çocuklar, gönül meyvesi, göz nurudur.

Çocuk sevgisinin kaynağı ise Allah’ın rahmeti ve kullarının merhamet duygunun tezahürüdür.

Bu sevgi; insanın yüreğinin kirini, pasını atan bir sevgidir.

SEVGİNİN AİLE İLE BÜTÜNLEŞMESİ

Aile içi şiddet,

Kısa süren evlilikler,

Modernize adı altında boşanmalar,

Asrımızın en büyük problemleri.

Tüm bunların temelinde yatan sebep ise; sevgisizlik.

Aileyi yok eden,

Kalplerde onulmaz yaralar açan,

Geride çaresizlik içinde çırpınan gözü yaşlı evlatlar bırakan sevgisizlik.

SEVGİNİN AMELLE BÜTÜNLEŞMESİ

Yalnızca Allah için sevmek,

Sevgiyi sadece Allah’a has kılmak,

Sevgiden hasıl olacak neticeye vasıl olmanın olmazsa olmaz şartıdır.

İmanın tadını alabilmenin en belirgin kıstaslarından biridir.

Her kim şu üç niteliği taşırsa, o kimse imanın tadını alır:

1. Allah ve Resûlünü her şeyden daha çok sevmek,

2. Sevdiğini yalnızca Allah için sevmek,

3. (İmandan sonra) tekrar küfre dönmeyi, ateşe atılacakmış gibi çirkin (ve tehlikeli) görmek.[Buhari, İman, 9]

SEVGİNİN İMANLA BÜTÜNLEŞMESİ

Sevgi; bir kişiye veya bir şeye karşı yakın ilgi ve bağlılık göstermeye yönelten duygu…

Diğer adıyla muhabbet…

Coşkulu şekli ise aşk.

Seveni kendinden geçirecek derecede bir sevgi…

İşte bu sevginin adı; Allah sevgisi.

Sevmek için ise iman etmek gerekir.

Sevgi ışık gibidir, sevgisizlik de karanlık.

Kaynaksız ışık olmayacağı gibi, kaynaksız sevgi de olmaz.

SEKÎNETE İHTİYACIMIZ VAR

Sıkıntılı ve zor bir dönemden geçiyoruz.

Tarihte benzeri olmayan bir korku, telaş, endişe, kaygı, stres ve koşuşturmaca içinde insanoğlu.

Bunun sonucu psikolojik hastalıkların tavan yaptığı bir asır.

Zenginlik, servet, prestij, makam ve güç bile insanları mutlu etmiyor, güvende hissettirmiyor.

Dünya nimetlerinde istifade oranı ve imkânı geçmişe göre çok daha fazla olmasına rağmen huzurlu ve mutlu insanların sayısı parmakla gösterilecek kadar azaldı.

ZELZELE DESTANI

Yine soğuk bir kış günüydü.

24 Ocak’ta meydana gelen deprem üzerinden bir yıl geçti.

Halen depremle yatıp depremle kalkıyoruz.

TOKİ’nin rant kaygısı ve vurdum duymaz tavrı,

Kentsel dönüşüm kargaşa ve muamması,

DASK’ın mağdur ettikleri gibi onlarca problemlerin bir yıl geçmesine rağmen halen devam etmesi…

“SAĞ ELİN VERDİĞİNİ SOL ELİN BİLMEDİĞİ” SÖZÜNÜN TAŞTA CANLANIŞI

Bu hafta da farlı bir açıdan sadakayı değerlendirelim.

Sadaka vermenin en önemli adabı;

Samimiyet,

İhlas,

Gösterişten, riyadan uzak,

Ve gizliliktir.

SADAKA BELÂYI DEFEDER

Geçen haftaki yazımızın konusu “Belâ ve Musibetle İmtihan” idi.

İnsanoğlu geçici dünya hayatında zaman zaman belâ ve musibetlerle sınanır.

Ülkemiz ve dünya, zor bir imtihan ve süreçten geçiyor.

Bu zorlu süreçte dünyanın gündeminde olan hastalıkla mücadele noktasında fert olarak, toplum olarak, kurum ve kuruluşlar olarak ihtiyaç sahiplerini hatırlar olduk.

Bu da bize yardımlaşmayı, dayanışmayı,

Sadakayı ve sadaka kültürünü hatırlattı.  

BELÂ ve MUSİBETLE İMTİHAN

Yeni bir yıla girerken bir yılı daha geride bıraktık diye söze başlanır ve birkaç gün sonra da unutulurdu.

2020 yılı unutulmayacak bir yıl oldu.

Geride bıraktığımız 2020 yılı, dünyada ve ülkemizde önemli gelişmelerin yaşandığı bir yıl olarak kayıtlara geçti.

Salgın/pandemi, depremler, küresel ısınma ve kuraklık, orman yangınları, savaşlar, toplu katliamlar, terör saldırıları, suikastlar, patlamalar, uçak kazaları, çığ felaketleri, şiddetli yağış, fırtına ve tayfunlar, sel ve heyelanlar, diplomatik ve ekonomik krizlerin yaşandığı hiç de iyi şekilde hatırlamayacağımız bir yılı geride bıraktık.

ALMA MAZLUMUN AHINI…

Gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Sayın Nafiz Koca’nın bir paylaşımını okuduğum da benim de tüylerim diken diken oldu ve iliklerime kadar titredim.

Depremzede bir hanımefendinin feryadıydı:

Allah sizin de belanızı versin, hiç mi görmediniz?

Bu çaresizliğin getirmiş olduğu bir feryat, bir çığlıktı…

Bu bir mazlumun feryadıydı…