Bu hafta da farlı bir açıdan sadakayı değerlendirelim.
Sadaka vermenin en önemli adabı;
Samimiyet,
İhlas,
Gösterişten, riyadan uzak,
Ve gizliliktir.
Bu hafta da farlı bir açıdan sadakayı değerlendirelim.
Sadaka vermenin en önemli adabı;
Samimiyet,
İhlas,
Gösterişten, riyadan uzak,
Ve gizliliktir.
Geçen haftaki yazımızın konusu “Belâ ve Musibetle İmtihan” idi.
İnsanoğlu geçici dünya hayatında zaman zaman belâ ve musibetlerle sınanır.
Ülkemiz ve dünya, zor bir imtihan ve süreçten geçiyor.
Bu zorlu süreçte dünyanın gündeminde olan hastalıkla mücadele noktasında fert olarak, toplum olarak, kurum ve kuruluşlar olarak ihtiyaç sahiplerini hatırlar olduk.
Bu da bize yardımlaşmayı, dayanışmayı,
Sadakayı ve sadaka kültürünü hatırlattı.
Yeni bir yıla girerken bir yılı daha geride bıraktık diye söze başlanır ve birkaç gün sonra da unutulurdu.
2020 yılı unutulmayacak bir yıl oldu.
Geride bıraktığımız 2020 yılı, dünyada ve ülkemizde önemli gelişmelerin yaşandığı bir yıl olarak kayıtlara geçti.
Salgın/pandemi, depremler, küresel ısınma ve kuraklık, orman yangınları, savaşlar, toplu katliamlar, terör saldırıları, suikastlar, patlamalar, uçak kazaları, çığ felaketleri, şiddetli yağış, fırtına ve tayfunlar, sel ve heyelanlar, diplomatik ve ekonomik krizlerin yaşandığı hiç de iyi şekilde hatırlamayacağımız bir yılı geride bıraktık.
Gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Sayın Nafiz Koca’nın bir paylaşımını okuduğum da benim de tüylerim diken diken oldu ve iliklerime kadar titredim.
Depremzede bir hanımefendinin feryadıydı:
“Allah sizin de belanızı versin, hiç mi görmediniz?”
Bu çaresizliğin getirmiş olduğu bir feryat, bir çığlıktı…
Bu bir mazlumun feryadıydı…
Harput ve Harput Musikisi üzerine birçok eserler, yazılar yazıldı.
Bu yazılardan biri de Tahir Abacı’ya ait.
Tahir Abacı, “GRAMOFONLU KAHVEHANE Memleketin Şarkısı Türküsü Üstüne” dalı eserinin 160-166. sayfalarını Harput ve Harput musikisine ayırmış.
Tahir Abacı, 1951 Malatya doğumlu. 1968 yılında Malatya Turan Emeksiz Lisesi (Malatya Lisesi)’nde okurken Elazığ’a sürgün edilmiş bir lise öğrencisi.
1983 yılında Turgut Özal’ın başbakan olmasından sonra kısa mesafede haberleşmek için özel telsizlere müsaade edilmişti.
Bu telsizlerle haberleşme yerine çoğunlukla “arkadaş arıyorum, arkadaş” anonsu yapılıyor ve gayesi dışında kullanılıyordu.
Bu telsizlere ulaşan hemen hemen her kes arkadaş aramanın telaş ve gayreti içindeydi.
Arkadaş ama, nasıl bir arkadaş?..
Muhyiddin ibn-i Arabi’nin “Şeceretü'l-Kevn” isimli eserinde “Hikayetü İblis” başlığıyla bir hadis rivayet nakledilir.
Beş-altı sayfalık bir tek hadis olan bu rivayet, uzunluk bakımından genel olarak diğer hadis standartlarına uymamaktadır.
Kaynağı belli olmayan bu uzun rivayette yer alan değişik bilgiler, farklı hadis kaynaklarında da mevcuttur.
Lisan-ı sıdk, Kur’an’da iki yerde geçen bir terim.
Meryem suresi 50. ayet ve Şuara Suresi 84. ayet…
Lisan-ı sıdk;
Güzel bir şekilde anılmak,
Hayırla anılmak,
Rahmetle anılmak,
Öğretmenlik, kutsal bir meslektir. Bu kudsiyetin Cenab-ı Hakk’ın “Rabb” isminde tecelli ettiğini,
Hz. Âdem’den itibaren tüm peygamberlerin toplumların ilk öğretmenleri olduğunu,
Özellikle “ben ancak muallim olarak gönderildim” diyerek öğretmenlik alanında da çağları aşan Hz. Peygamber (s.a.v.)’in, vahiyle donanmış, hikmetle bezenmiş bilge bir muallim/öğretmen olarak örnek olduğunu geçen yılki “O, SEVİLEN BİR ÖĞRETMENDİ” başlıklı yazımızda belirmiştik.
Yaşadığımız zamanın en önemli bir özelliği de nasihat kültürünün kaybolmasıdır.
Günümüzde artık nasihat, ne verilir ne de dinlenir oldu.
Buna rağmen her zaman bir nasihate ihtiyacımız vardır.
Çünkü nasihat; başkasının hata ve kusurunu gidermek için gösterilen çaba,
İyiliği teşvik, kötülükten sakındırmak üzere verilen öğüt,
Başkasının faydasına ya da zararına olan hususlarda bir kimsenin onu aydınlatması ve bu yönde gösterdiği gayrettir.