İNSAN; HEM EŞREF-İ MAHLÛKAT HEM DE ESFEL-İ SAFİLİNDİR

İnsanoğlu yaratılış gereği garip ve ilginç bir yaratıktır/varlıktır.

Yaratılış gereği yeryüzünde Allah’ın temsilcisi/halifesidir.

Göklerin, dağların ve yerin almaya çekindiği emanet sahibidir.

Allah'a ibadet amacıyla halk edilen ve ilk ferdi topraktan yaratılan bir varlıktır.

DASK, MİLLETİN DEVLETE OLAN GÜVENİNİ SARSIYOR

Cumhur yani DASK mağdurları, DASK’ın haksız ve adaletsiz uygulamasını bu sütundan Sayın Cumhurbaşkanımıza şikâyet ediyor.

24. Ocak 2020 tarihinde merkez üssü Elazığ ili Sivrice ilçesinde meydana gelen 6.8 şiddetinde depremin üzerinden tam 100 gün geçti.

Depremin yaraları henüz tam olarak sarılabilmiş değil!

Sıkıntılar, aksaklıklar halen devam etmekte.

TÖVBE; ALLAH İLE YAPILAN AHDİN TAZELENMESİDİR

Bezm-i elestte yani ruhlar âleminde Allah ile bir ahidleşmemiz vardı.

Cenab-ı Hak ruhlarımızı yarattığında “elestü bi rabbiküm/ben sizin Rabbiniz değil miyim?” diye sormuş ve ruhlarımız; “kalu belâ şehidna/ evet, (Rabbimizsin), şâhid olduk” demişlerdi.

“(İşte bu şahidlendirme) kıyamet günü ‘bizim bundan haberimiz yoktu’ dememeniz içindi.

Allah’la insanlar arasında meydana gelen bu sözleşme A’raf suresinin 172. ayetinde anlatılmaktadır.

MELÛL MAHZUN RAMAZAN’A GİRERKEN

Kur’an’da adı geçen ve değerine vurgu yapılan yegâne ay olan Ramazan’a bu yıl melûl mahzun giriyoruz. Kısmet olursa 24 Nisan Cuma günü bu mübarek ayın ilk gününü idrak edeceğiz.

Orucun farz kılındığı, Ramazan’ın insanlara doğru yolu gösteren ve hakkı bâtıldan ayıran Kur’an’ın indirildiği ay olan Kur’an ayı Ramazan’a bu yıl üzgün giriyoruz.

Bu aya ulaşanların oruç tutmakla mükellef olduğu/emredildiği oruç ayı Ramazan’a bu yıl duygulu giriyoruz.

YERYÜZÜNDE FESAD ÇIKARARAK YAPTIKLARIMIZIN CEZASINI MI ÇEKİYORUZ?

İnsanların bizzat kendi işledikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu, ki Allah yaptıklarının bir kısmını onlara tattırsın; belki de (tuttukları kötü yoldan) dönerler.” [Rum: 41]

Bu yaşadığımız süreç içinde hiç bu ayeti okuyup tefekkür ettiniz mi?

Bu ayet, bugün karşı karşıya bulunduğumuz büyük ve kapsamlı kaosun sebeplerine dikkat çekiyor.

Ayette geçen fesad kelimesi; “bozulmak, çürümek/kokuşmak; sağduyudan/orta yoldan sapmak” anlamlarına gelir.

DUA; KAPIYI ÇALMAKTIR

Her zaman, dua zamanı; her an, dua anı…

Haydi duaya, şimdi dua zamanı.

Dua; kapıyı çalmaktır…

Şimdi kapıyı çalma zamanı.

Dua kelimesi; “çağırmak, seslenmek, istemek; yardım talep etmektir.

KADERDEN KAÇIŞ VAR MI?

Geçen haftaki yazımıza; “Kader, kaza, cüz’i irade, tedbir ve tevekkül…” diyerek başlamış ve yazımızı; tüm bu tedbirlere rağmen kaderden kaçış var mı?...” sorusuyla da bitirmiştik.

Evet, tüm tedbirlere rağmen kaderden kaçış var mı?...

Ehl-i Sünnet’e göre kulların fiilleri; hayrı ve şerriyle, iyisi ve kötüsüyle tümü Allah tarafından yaratılmıştır. Yani olup biten her şeyin yaratıcısı Allah’tır.

ALLAH’IN KADERİNDEN ALLAH’IN KADERİNE KAÇMAK

Kader, kaza, cüz’i irade, tedbir ve tevekkül…

Kader; Allah’ın bütün nesne ve olayları ezelî ilmiyle bilip belirlemesidir.” 

Kaza; “Allah’ın nesne ve olaylara ilişkin ezelî planını gerçekleştirmesidir.

Cüz’î irâde; “insanoğlunun müsbet veya menfiye, hayır veya şerre yönelik işleri yapıp yapmamaya dair tercih kullanma salâhiyetidir.

ALLAH’A SIĞINMAK VE O’NDAN YARDIM İSTEMEK

Başımıza gelen bir felaket, musibet, bela ve kötülükle bir gün hayatınızda her şey tersine dönebilir.

Dengeler alt üst olabilir.

Kaldıramayacağımız bir yük omuzlarımıza binebilir.

Doğru bildiklerimiz yanlışa, yanlış bildiklerimiz doğruya dönüşebilir.

İhtimaller dâhilinde olsa bile bu haller hayatın kaçamadığımız kaçınılmazlarıdır.

KORKU VE ÇARESİZLİK ANINDA ALLAH’I HATIRLAMAK

İnsan yaratılışı gereği kendisinden üstün çok yüce ve sonsuz bir gücün varlığını kabule eğilimlidir.

Kendi varlığının ve evrenin üstünde hâkim bir kudretin varlığını hissetmek insanın benliğinde doğuştan mevcuttur.

Bu kabiliyet/fıtrat Yüce Allah tarafından insana verilmiştir. Ancak, fıtratın yolunu bulmasını engelleyen iç ve dış faktörler vardır. İnsanlık tarihi fıtrat ile onu engelleyen duygusal, düşünsel ve toplumsal faktörler arasında geçen mücadelelere sahne olmuştur.