SEVGİNİN İMANLA BÜTÜNLEŞMESİ
Sevgi; bir kişiye veya bir şeye karşı yakın ilgi ve bağlılık göstermeye yönelten duygu…
Diğer adıyla muhabbet…
Coşkulu şekli ise aşk.
Seveni kendinden geçirecek derecede bir sevgi…
İşte bu sevginin adı; Allah sevgisi.
Sevmek için ise iman etmek gerekir.
Sevgi ışık gibidir, sevgisizlik de karanlık.
Kaynaksız ışık olmayacağı gibi, kaynaksız sevgi de olmaz.
Sevginin kaynağı ise, yüce Allah'tır.
Sevgi ırmağı Allah’tan (c.c.) çağlar.
O, “el-Vedûd” olandır.
Hem sever hem de sevgi ister.
Allah, özünde ve işinde sevgiyle doludur.
Allah sevgisinin ve Allah için sevginin en güzel şekli ibadettir.
Aynı zamanda Allah sevgisinin, ibadet eden insanların kalbinde olması şarttır.
Allah’a karşı sevgi duymadan ibadet etmek, mekanik bir uğraştan öteye geçmez.
Bu sebeplerden dolayı, manevi terakkinin ve Allah’a yakınlaşmanın en etkin yolu sevgidir.
Allah, Peygamber, Kur’an ve mahlukat sevgisi hem ibadeti hem de mahlukata ve beşere hizmeti kolaylaştırır.
Marifet olmadan iman,
İman olmadan sevgi,
Sevgi olmadan ibadet ve hizmet olmaz.
Marifetullah’ın artması, muhabbetin artmasını getirir; çünkü güzeli tanıyan onu sever, daha çok tanıyan daha çok sever.
Sevgi, mahlûkat ağacının tohumudur.
İnsan, sevgi tohumunun meyvesidir.
Meyve (insan), köküne olan sadakatini sevgiyle ispat eder.
Efendimiz, sevginin imanla bütünleşmesi gerektiğini, imanla elde edilecek neticenin ancak mahlukatı sevmekle mümkün olacağını ifade buyurmaktadır:
“Canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, iman etmedikçe Cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Aranızda birbirinizi sevmeyi gerçekleştirecek bir şeyi size haber vereyim mi? Selamı aranızda yayınız!” [Tirmizi, Sıfatü’l-Kıyâme, 56]
Allah-kul ilişkisinde sevgi çok yüksek bir payeye sahiptir.
Bu nedenle, Mü’minler en çok Allah’ı severler.
Allah sevgisi her şeyin üstündedir:
“İman edenler her şeyden daha çok Allah'ı severler”. [Bakara: 165]
Bu sevgi, karşılıklı bir sevgidir
“… Allah onları, onlar da Allah’ı severler…” [Mâide: 54]
Bu sevgi, aynı zamanda fedakârlık ister.
“De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız, kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler size Allah'tan, Resulünden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyin...” [Tevbe: 24]
Bu sevgi, Habib’ine itaat ve O’nun buyruklarına uyma şeklinde müşahhas bir olguya dönüşmeyi gerektirir.
Bu sevgi, Peygamber (s.a.v.)’e iman ve O’nun yolundan yürümeyi gerektirir.
“De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah çok merhametli ve bağışlayıcıdır.
De ki: Allah’a ve Peygamber’e itaat edin! Eğer dönerlerse muhakkak ki Allah, kafirleri sevmez.” [Âl-i İmran: 31-32]
Bu sevgi, birbirini tamamlayan bir sevgidir.
Resulüne iman ve itaat olmadan Allah’a iman ve itaat,
Habibi’ni sevmeden Allah’ı sevme iddiası geçerli bir iddia değildir.
Allah sevgisine giden yol, Resulüne itaatten,
Habibi’ni sevmek ise Allah’a kul olmaktan geçmektedir.
Bu sevgi, bitmeyen, tükenmeyen, son bulmayan bir sevgidir.
Bu sevgi, ölümden sonra ebedi hayatta da birlikte olmayı gerektirir.
Ashabdan biri Resulullah (s.a.v.)’e;
- “Kıyamet ne zaman kopacak?” diye sorar. O da:
- “Kıyamet için ne hazırladın?” diye karşılık verir. Sahâbi:
- “Ey Allah'ın Elçisi! Benim öyle çok fazla amelim yok. Lâkin Allah ve Resûlünü çok seviyorum” deyince Allah Resulü:
- “(Tasalanma!) Kişi sevdiğiyle beraberdir” buyurur. [Buhârî, Edeb, 96; Müslim, Birr ve’s-Sıla, 50]
Birkaç hafta sürecek bu yazı dizimize haftaya; “Sevginin Amelle Bütünleşmesi” başlıklı yazımızla edelim inşallah.
08.02.2021
Süleyman Yapıcı
Günışığı Gazetesi