NASİHATE İHTİYACIMIZ VAR MI?

Yaşadığımız zamanın en önemli bir özelliği de nasihat kültürünün kaybolmasıdır.

Günümüzde artık nasihat, ne verilir ne de dinlenir oldu.

Buna rağmen her zaman bir nasihate ihtiyacımız vardır.

Çünkü nasihat; başkasının hata ve kusurunu gidermek için gösterilen çaba,

İyiliği teşvik, kötülükten sakındırmak üzere verilen öğüt,

Başkasının faydasına ya da zararına olan hususlarda bir kimsenin onu aydınlatması ve bu yönde gösterdiği gayrettir.

Nasihat; iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmak veya başkasının hata ve kusurlarını göstermek için çaba sarf etmektir.

Nasihat kelimesinin eş anlamlısı ise “öğüt”tür.

Öğüt; bir kimseye doğru, uygun bir yol göstermek, özellikle kötü davranışlardan sakındırmak için, şu ya da bu şeyi yapması ya da yapmaması konusunda söylenen söz demektir.

Kur’an’da bir öğüttür, nasihattir.

Bu (Kuran) insanlar için bir açıklama, (kötülüklerden) sakınanlar için de bir hidayet bir öğüttür.[Al-i İmran: 138] Ayrıca bk. [Taha:2-3; Müddesir: 54; Abese: 11]

Kur’an’da Cenab-ı Hakk, özellikle inananlar için çeşitli nasihatlerde/öğütlerde bulunmuş ve verilen nasihatler/öğütler birçok ayette tekrar tekrar hatırlatılmıştır.

Bu hatırlatma aynı zamanda bir uyarıdır:

Andolsun biz Kur’an’ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur?[Kamer: 17, 22, 32, 40]   

Tevbe suresi 91. ayette Allah ve resulü için nasihatten bahsedilir.

Allah için nasihat; Allah’a iman edip O’nun dinine göre yaşama, emir ve yasaklarını yerine getirmektir.

Allah’ın resulü için nasihat ise; onun peygamberliğini ve getirdiği dinin hükümlerini tasdik edip bütün emir ve yasaklarına uyma, dostuna dost, düşmanına düşman olmaktır.

Bütün peygamberler tebliğci olmanın yanında aynı zamanda da birer nasihatçilerdir.

Peygamberlerin temel görevi tebliğ ve nasihattir.

Onlar, Allah'ın kalblerindekini bildiği kimselerdir; Onlara aldırma, onlara öğüt ver ve onların içlerine tesir edecek güzel söz söyle![Nisa: 63]

Hz. Peygamber (s.a.v.);

- “Din nasihattir, din nasihattir, din nasihattir” diye üç defa buyurmuş, çevresindekilerin;

- “Kim için?” diye sormaları üzerine;

- “Allah için, O’nun kitabı için ve O’nun elçisi için, Müslümanların yöneticileri ve onların umumu için” buyurmuştur.

Hadis ve fıkıh âlimi Nevevî  (1233-1277) bu hadisi şu şekilde yorumlamıştır:

Allah için nasihat; sahih bir tevhid inancına sahip olup Allah’a ihlâsla kulluk etmeyi ve her türlü fenalıktan kaçınmayı, bu hususta kişinin öncelikle kendi kendinin nasihatçisi olmasını;

Allah’ın kitabı için nasihat; Kur’an’ın Allah kelâmı olduğunu tasdik edip emirlerini uygulamayı, ayrıca insanları buna davet etmeyi;

Allah’ın resulü için nasihat; Hz. Peygamber’in nübüvvet ve risâletine inanıp emirlerine ve yasaklarına uymayı;

Yöneticiler için nasihat; hak yolda olanlara itaat edip destek vermeyi, gerektiğinde onlara hatalarını göstermeyi, nasihat ve uyarıda bulunmayı, iyiliğe çağırmayı;

Müslümanların umumu için nasihat ise; din ve dünya ile ilgili konularda onları iyi ve faydalı işlere yöneltmeyi, dinleriyle ilgili bilmedikleri konularda eğitmeyi, onlara iyiliği emredip kötülükten alıkoymayı ifade etmektedir.

İslam âlimlerinin büyük bir çoğunluğuna göre nasihat, farz-ı kifayedir.

Peygamberimizin ifadesiyle; Müslümanın Müslüman üzerindeki haklarından birinin de yüzüne karşı nasihatte bulunması veya gıyabında onun iyiliğini istemesidir. 

Yine peygamberimiz, özellikle kendisine nasihat edilmesini isteyenin bu talebine karşılık verilmesini emretmiştir.

Kur’an’da Lokman (a.s.)’ın oğluna, Hadislerde ise Hz. Peygamber (s.a.v.)’in Ebu Zerr’e yaptığı nasihatler en güzel nasihat/öğüt örneklerindendir.

Konuşmasında nazik ifadeler kullanan Lokman (a.s.); “yavrucuğum”, “oğulcuğum” diye hitap edip muhatabına değer verdiğini ifade ederek bizlere örnek olduktan sonra nasihatlerini önem sırasına göre sıralıyor:

* Allah’a ortak koşma.

* Anne ve babana iyi davran.

* Ne yaptıklarını, ne de Allah’ın kudretini küçük görme.

* Namazı dosdoğru kıl, iyiliği emret, kötülükten alıkoy, başına gelen musibetlere karşı sabırlı ol.

* Küçümseyerek insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme.

* Yürüyüşünde/davranışlarında tabii ol ve sesini de alçalt. [Tevbe: 13-19]

Ebu Zerr (r.a.) bir gün Rasûlallah (s.a.v.)’e

- “Bana tavsiyede bulun ya Rasûlallah” diye ricada bulununca Peygamber Efendimiz Ebû Zerr’e şu nasihatlerde bulundu: 

* “Sana Allah’tan korkmanı tavsiye ederim. Çünkü Allah korkusu her işin başıdır.

* Kur’an’ı oku, Allah’ın zikrine sarıl. Çünkü zikrullah senin için yeryüzünde ışık, gökte de saklanan bir azıktır. 

* Sakın çok gülme. Zira çok gülmek kalbi öldürür, yüzünün nurunu söndürür. 

* Çok konuşmamaya çalış çünkü bu, şeytanın senden uzaklaşması için bir vesile, dinini koruman hususunda bir yardımcıdır. 

* Fakirleri sev, onlarla hemdem ol. 

- Senden aşağıdakilere bak, senden üstünlerine bakma. Bu, Allah’ın sana verdiği nimetleri küçümsememen için en uygun yoldur. 

* Acı da olsa hakkı söyle. 

* Bildiğin kusurların seni, halkın eksikliklerini araştırmaktan alıkoysun. 

* Yaptığın bir işi, başkaları yaptığında kızma. Kendi noksanlarını görmeyip, insanların ayıplarıyla meşgul olman, irtikâb etmekte olduğun bir fiili insanlar yaptığında kendilerine kızman ayıp olarak sana yeter, dedi ve eliyle göğsüne vurarak: 

* Ey Ebu Zerr! Tedbir gibi akıl, günahlardan sakınmak gibi verâ, güzel ahlak gibi servet yoktur” buyurdu.

Bu nasihatler, özelde Lokman’ın oğlu ile Ebu Zerr’e, genelde ise tüm insanlığa yapılmış nasihatlerdir.

Evet, hepimizin nasihate ihtiyacı var.

16.11.2020

Süleyman Yapıcı

Günışığı Gazetesi