HARPUT: YOK-ŞEHİR

Harput ve Harput Musikisi üzerine birçok eserler, yazılar yazıldı.

Bu yazılardan biri de Tahir Abacı’ya ait.

Tahir Abacı, “GRAMOFONLU KAHVEHANE Memleketin Şarkısı Türküsü Üstüne” dalı eserinin 160-166. sayfalarını Harput ve Harput musikisine ayırmış.

Tahir Abacı, 1951 Malatya doğumlu. 1968 yılında Malatya Turan Emeksiz Lisesi (Malatya Lisesi)’nde okurken Elazığ’a sürgün edilmiş bir lise öğrencisi.

Elazığ’da Harput musikisi ile tanışıklığını şöyle anlatır:

1968’de, tam da Mayıs ayında Malatya’dan Elazığ’a sürgün bir lise öğrencisi olarak gittiğimde, geceleri avlulardan, balkonlardan klarnet sesleriyle taşıp gelen bu müzik, duygulu ve coşkulu karakteriyle kanıma işlemişti.

Tahir Abacı eserinde önce; “Harput: Yok-Şehirde Cümbüş” başlığı altında Harput’tan bahseder.

Daha sonra da “Çığırtma’dan Gırnata’ya ve “Harput Faslı” başlıkları altında ise Harput musikisini anlatır.

Abacı, eserinde Harput’u farklı bir yaklaşım, farklı bir gözlemle anlatırken şehrin yer değiştirmesini ise Malatya ile kıyaslar.

Abacı’nın kaleminden Harput:

“Harput bir yok- şehirdir, ama İtalo Calvino'nun ‘Varolmayan Şövalye’si gibi dimdik ayaktadır. Şimdi orada bir kaç cami, türbe, çeşme, ev ve sadece bedenleri kalmış bir kale ile taş yığınları vardır. Tarih boyunca nice şehir terkedilmiş, yıkıma uğramıştır.

Ancak Harput’unki hepsinden farklıdır. Çünkü tepedeki Harput, kendi içine değil, beş - altı kilometre ötedeki Elazığ’ın, Elazığlıların üstüne yıkılmış gibidir. Bu travma sonu gelmez bir ağıtın başlangıcı olmuş, acısı Saçlı Hoca’dan Fikret Memişoğlu’na, İshak Sunguroğlu’dan Şemsettin Ünlü’ye, nice şaire, yazara şiirler, romanlar, tarihçeler yazdırmıştır.

Benzer bir olayı Harput'tan 60 yıl önce Malatya da yaşamıştır. Ancak Eski Malatya, tıpkı yenisi gibi bir ova şehridir, düzdedir, göze çarpmaz, ağıtı çabuk dinmiştir. Oysa Harput, Elazığ’ın çatısıdır, hep göz önündedir, Elazığlı ne zaman başını kaldırsa onu karşısında bulur.

Eski Malatya’ya ‘Aşağı Şehir’ derler, ne tuhaf, Harput’a da ‘Yukarı Şehir’. Sonra Evliya Çelebi, Malatya'da mamur ne gördüyse aynısının sayfiyesi Aspuzu Bağları’nda da bulunduğunu yazar, o yüzden Hafız Paşa ordusu 1838’de Malatya’da kışladığında halk Aspuzu’yu kolaylıkla yeni Malatya’ya dönüştürebilmiştir. Oysa Harput görkemli bir şehir iken Elazığ Uluova’da bir garip ‘Mezire’ (mezra) idi. Birleşik kaplar gibi, Harput çökerken, Elazığ yükselmiştir.

Tepeler, kayalıklar üstünde kurulmuş bir kale-şehir olan Harput’ta yerleşim zorunlu olarak bitişik düzendi. Bin bir emekle su getirilmiş, teras bahçeler yetiştirilmiş, merdivenli yollar yapılmıştı. Geçmişi eski kavimlere, Urartu’lara dayanan şehirde Artuklu, Selçuklu, Osmanlı mimarisinden kalma pek çok cami, medrese, han, hamam, konak bulunmaktaydı. Ayrıca Türk, Kürt, Azeri, Ermeni, Süryani gibi öğelerden oluşan çok renkli bir etnik yapısı vardı.

19. yüzyılda Harput’ta Amerikan ve Fransız okulları da açıldı. Özellikle Hıristiyan nüfusa yönelik bu okullar misyon amaçlıydı. Amerikan Fırat Koleji, Amerika’da daha çok Ermenilerden oluşan bir Harputlu kolonisi yaratmıştır. Ayrıca Müslümanlardan da çok sayıda göçen olmuştur. Cevat Fehmi Başkut’un ‘Harput'ta Bir Amerikalı’ adlı oyunu bu serüveni anlatır. Fırat Koleji'nin o görkemli yapıları da çoktan yıkılıp gitmiştir.

19. yüzyıla kadar, Harput’ta özellikle bakırcılık, dericilik, dokumacılık sanatları ve ticaret hayli ileriymiş. Öte yandan şehirde canlı bir fikir hayatı yaşanmış. Harput’tan yetişen çok sayıda ‘ulema’ arasından Kayseri, İstanbul medreselerinde ders verenler, İstanbul’da ‘Huzur Dersleri’ne katılanlar çıkmış. Çok sayıda şair ve yazar da yetişmiş.

Zamanında İstanbul’da Ahmet Rasim, Andelib gibi şair ve yazarlarla aynı çevrelerde bulunan Hacı Hayri Bey, bunlardan biri. Çok sayıda şiiri ve basılmış bir de kitabı bulunan Hayri Bey'in ‘Sinemde bir tutuşmuş yanmış ocağ olaydı’ diye başlayan, Hüseyni makamında bestelenmiş olan şiiri, kendisinden de ünlü. Şiirin Harput'ta okunan ve şairin kendisince bestelenmiş olan Uşşak bir versiyonu da var.”

Abacı, Harput’u bu şekilde anlattıktan Harput musikisini de detaylı bir şekilde kaleme almış ve kitaptaki yazısını “bir ‘bol-ahenk’tir Harput…” diyerek sonlandırmıştır.

21.12.2020

Süleyman Yapıcı

Günışığı Gazetesi