GAKGO MU GAKGOŞ MU?

Harput’ta gakgo,

Mamuratü’l Aziz’de gakgo,

Elaziz’de gakgo,

Eski Elazığ’da gakgo,

Son onbeş - yirmi yılda oldu gakgoş…

Harput ve yöresinde, özellikle kırsal kesimlerde yüzyıllar boyunca ev halkı tarafından ağabeye hitap şekli gakgo…

HARPUT MUSİKİSİ ve ÇATALKAYA TÜRKÜLERİ

Harput kültürü denildiği zaman ilk akla gelen Harput musikisidir.

Harput musikisi; Harput, Urfa ve Kerkük musiki ile birbirini tamamlayan üç sacayağından biridir.

Türk sanat ve Türk halk müziği unsurlarını bünyesinde taşıyan “nev-i şahsına münhasır” bir mahalli müziktir Harput musikisi.  

 

Fasıl geleneği içinde icra edilirken makamdan makama geçildiği,

Fuzuli, Nedim, Nevres gibi şairlerin eserlerinin bestelendiği,

İcra edildiği,

Divan edebiyatı ve halk kültürünün kaynaştığı,

Bir musikidir Harput musikisi.

HAYATIMIZ KİRLENDİKÇE DİLİMİZ DE KİRLENİYOR

Özel radyo, televizyonlarda konuşulan,

Gazetelerde yazılan yazılarda kullanılan,

Dükkân ve iş yerlerine asılan levhalarda kullanılan,

Eğitim - kurumlarında öğretilen,

Cadde ve sokaklarda konuşulan Türkçe son yıllarda çokça tartışılmaya başlandı.

HER GÜN AŞURA HER YER KERBELA

Tarihin kara sayfalarına yazılan günlerinden biri…

Ümmetin ve tüm insanlığın en acı günlerinden biri…

Yer Kerbela.

Günlerden Aşura, aylardan Muharrem...

Yer Kerbela...

Günlerden Aşura, aylardan Muharrem...

HERŞEY MUTLU BİR AZINLIK İÇİN

Türkiye'nin demokrasi ile idare edildiği ifade edilmektedir. Ancak bu demokrasinin nasıl uygulandığı konusu tartışmaya açıktır.

Çünkü demokrasinin temel şartı, bütün temel zihniyet ve görüşleri millete eşit şartlar altında sunması gerekmektedir.

Bugün demokrasi ile idare edilen Türkiye'nin hali içler acısıdır.

Türkiye sanki bir dünya savaşından çıkmış gibidir.

HİCRETİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

20 Haziran 1993 günü hicretin 1414. yıldönümü idi. İslam tarihi­nin ve aynı zamanda dünya tarihinin en önemli olaylarından biri olan hicret olayı 1414 yıl önce bugün gerçekleşmişti. Peygamberler zinciri­nin son halkası, insanlığın hidayet rehberi, Allah'ın müminlere en bü­yük rahmeti, tek örnek, tek önder Hz. Muhammed (S.A.V.) bu tarihte Mekke'den Medine'ye hicret etmişti.

Hicret kelime itibariyle; vatanını terk etmek demektir. İbnü'l Ara­bi hicreti, Daru'l Harb'den Daru'l İslam'a göçmek olarak tarif etmekte­dir. Ragıp el-lsfahani'ye göre ise; kişinin başkasından beden, dil veya kalp ile ayrılmasıdır.

İKİNCİ KÖRFEZ YA DA ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI

Irak'ın kendi topraklan içinde çeşitli yer­lere füze rampaları yerleştirdiği gerekçesi ile güya Birleşmiş Milletler kararı ile ABD, İngiltere ve Fransa uçaklarınca bombalandı.

"Körfez Celladı" Bush'un görevi bırak­masına bir hafta kala Irak'ın bombalanma­sı, Müslümanları yok etme palanlarının bir parçasıdır. Çünkü hedef Saddam değil ve hiç bir zaman da olmadı. Bütün bu oyna­nan oyunlar birer danışıklı dövüşten ibaret­tir. Irak'ın imanlı halkının Körfez Savaşın­dan bu yana geçen süre içinde büyük bir toparlanmaya ve şuurlanmaya başlamasını en başta ABD ve müttefiklerinin tahammül edemedikleri ortadadır.

İNSANIN İKİ YÖNÜ

İnsanoğlu yaratılış gereği garip ve ilginç bir yaratıktır/varlıktır.

Yaratılış gereği yeryüzünde Allah’ın temsilcisi/halifesidir.

Göklerin, dağların ve yerin almaya çekindiği emanet sahibidir.

Cenab-ı Hakkı’ın Subuti sıfatlarının tecellisidir.

Ahsen-i takvim ve eşref-i mahlûkattır.

Yaratılanların en üstünü ve akıllısıdır.

Bu özellikleri ile yaşadığı ortamı, ülkeyi ve dünyayı cennete çevirir.

İNSANLIK SUÇU

Ülkemizde suç oranları hızla tırmanıyor.

Zanlıların çoğu eski sabıkalı. Suç dosyaları hayli kabarık.

Televizyonlardan ve gazetelerden takip ettiğimiz kadarıyla genellikle suç işleyenler, pişman olmadıklarını, hapisten çıkınca yine suç işleyeceklerini ve devletin suçlu olduğunu haykırıyorlardı.

Gerçekten asıl suçlu kim?..

İSLAM OLMAYINCA

İslam hayat sahnesinden çekilince yeryüzünde hiç bir şey yerinde kalmaz. Düzen bozulur, ölçüler sarsılır, halatı haram, haramı helal olur. Kendi düşüncelerinden üret­tiklerini bugün kabil edilen yarın reddedilir Yarın kabul edilen hükmü, bir sonraki gün kaldırır. Beşerin kendi arzu ve çıkarlar doğrultusunda ürettikleri çeşitli ve çelişkili nazariyelerle kendilerini aldatma çabasına girerler. Bu nazariyelere ne kabul edebilir, ne de onlardan kurtulabilir, insanlık şaşkına döner. Ne yapacağını şaşırır.

Yaptıklarından kendini sorumlu tutmaz hareketlerini herhangi bir ölçü ile sınırlamaz ve başıboş bir hayvan gibi olur. Hatta bu durumda, hayvanda da aşağı bur duruma düşer.