AHLAK VE GÜNÜMÜZ MEDYASI

sürdürebilmesi için var olması gereken bir ahlak anlayışıdır.

Dördüncü kuvvet diye kabul edilen hatta bazı zaman ve zeminlerde birinci kuvvet olan medya gücünü; demokrasi, hukuk devleti, kişi hak ve hürriyetleri ve toplum yararına kullanılması gerekmektedir.

Bu gücün su istimal edilmesi ve kötü amaçlarla kullanılmasının önüne geçilmesi gerekmektedir. Bu nedenle basın kendi içinde çeşitli mesleki ilkeler oluşturarak, mensuplarının bu ilkelere uymasını sağlamaya çalışmıştır. 

AHSEN-İ TAKVİM VE ESFEL-İ SAFİLİN OLAN İNSAN

Kur’an-ı Kerim'de Yüce Allah in­sanın iki özelliğini Tin Suresi, 4-5. ayetlerde şu şekilde belirtmiştir:

"Biz insanı en güzel biçimde (Ahsen-i takvim) yarattık.

Sonra onu aşağıların aşağısına (Esfel-i saf iline) çevirdik."

En güzel bir şekilde (surette) yaratılan insan, diğer yaratılan var­lıklara göre en iyi cisim ve onlarda olmayan özellikler verilmiştir. İnsa­na düşünce, akıl, anlayış, ilim gibi yüksek kabiliyetler ve özellikler ba­ğışlanmıştır. Bütün bunlarla bera­ber insanın ahsen-i takvim seviye­sine ulaşabilmesi için, Allah'a, ahirete ve risalete iman ederek hayatı boyunca Allah'ın emir ve yasaklarını yerine getirerek salih amel iş­lemesi gerekmektedir. Bunun yanı sıra insanların en yüksek seviyesi­ne ulaşanlar ise peygamberlerdir.

AZİZ VE AZİZLER ŞEHRİ ELAZIĞ

Harput, hem stratejik hem doğal kay­nakları nedeniyle paleotilik dönemden beri çeşitli millet ve medeniyetlerin yerleştiği bir yer olmuştur.

Harput ve çevresinde bu yörenin ilk sakin­leri M.O 3 ve 4 bin yıllarında Huniler olmuş­tur.

Daha sonraları, Hititler ve Urartuların hâkimiyetini görmekteyiz.  .   .

M.S birinci ve üçüncü asırlarda Harput'a hâkim olan Romalılar ve daha sonraları Romalılar ile samaniler arasında el değiştiren Harput, Hz. Ömer zamanında Müslüman Arapların hâkimiyetine girer

BABALAR İÇİN…

Allah'a ibadet edin ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Sonra anaya, babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, akraba olan komşulara, yakın komşulara, yanında bulunan arkadaşa, yolda kalanlara, sahip olduğunuz kölelere iyilik edin. Şüphesiz Allah, kibirlenen ve övünen kimseyi sevmez. [K. Kerim Nisa Suresi: 36]

Rabbin kesin olarak şunları emretti: Ancak kendisine ibadet edin, anne ve babaya iyilik edin. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, sakın onlara "öf" bile deme ve onları azarlama. İkisine de tatlı ve güzel söz söyle. [K. Kerim İsra Suresi: 23]

BATILILAŞMANIN NERESİNDEYİZ

1839’da Tanzimat'la başlayan, 1856’da Islahat fermanlarıyla de­vam eden, 1920’lerden sonra inkılâplarla yerleştirilen ve zorla kabul ettirilmek istenen, 1946’larda çok partili bir siste­me geçişle kendini ispatlamak isteyen, 1960’larla başlayıp 1980’lere kadar yeniden kendini yenileyen batılılaşma süreci bir türlü bitmedi.

Avrupalılaşma, Garplılaşma, Medenileşme, Uygarlaşma, Laikleşme safhalarını aşıp niha­yet Çağdaşlaşma safhasına geldik. Bundan sonra üretilecek hangi kelimeyle batılılaşmaya devam edeceğiz belli değil.

Doğrudan doğruya yabancı baskıların açıktan açığa hissedildiği süreç içinde, sömürgeci ve emperyalist batının ülkemizi sö­mürgeleştirme gayretleri ağır basmaktadır.

BİR SİVİL TOPLUM ÖRGÜTÜ;

PALU KÜLTÜR VE DAYANIŞMA DERNEĞİ

Sivil toplum örgütleri hükümet dışı organizasyonlar olup, üçüncü sektör olarak da adlandırılmaktadırlar.

Sivil toplum örgütleri, toplum ve devlet adına çok kritik değere sahip olmakla beraber çok önemli görev ve fonksiyonları da üstlenmektedir.

Sivil toplum örgütlerinin en belirgin fonksiyonu, katılım ve çoğulculuk olup, bu fonksiyonu ile vatandaşların kamu görevlerine gönüllü katılımı sağlar, halk ile devlet arasında bir nevi köprü vazifesi görür.

BİSMİHİ TEALA

Âlemlerin Rabbına hamd, Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V) ile akrabası ve bütün ashabına salat ve se­lam olsun. Gazetemizin bu ilk sayısından itibaren inşallah her hafta bu köşede siz okuyucular ile beraber olmaktan mutluluk duyacağım.

Gazetemizin yayın hayatına atıldığı bu hafta içinde İs­lam âlemi; kan gözyaşı, açlık ve acılı haberlerle dolu. Ce­zayir'den Filistin'e, Azerbaycan’dan Bosna Hersek'e, Bangladeş'ten Somali'ye, Afganistan'dan Irak'a...

Bütün bu acıların, ıstırapların, akan kanların ve gözyaşlarının sebebini hiç düşündünüz mü?

BİZ BU KADIN HAK LARINA KARŞIYIZ

Geçen hafta kadınlar günüydü. Dünyada ve Türkiye' de çeşitli etkin­liklerle kutlandı. Kadın haklarından bahsedildi. Kadınlar kendi haklarını alıncaya mücadelelerini sürdürecekle­rini dile getirdiler.

Biz bu yazımızda İslam’dan önce insan dahi kabul edilmeyen kadının durumunu ve İslam dininin kadına ver­diği değer ve haklarından bahsetmeye­ceğiz. Çünkü bu konular çok konuşul­du.

Biz bu toplumda kadın haklan, eşitlik adına dile getirten birçok hususlara karşı olduğumuzu belirteceğiz.

CENNET UCUZ DEĞİL, CEHENNEM DE LÜZUMSUZ DEĞİL

Cehennem’in varlığına tüm kalbimle inandığım için rahatlıyor ve ferahlıyorum.

Cehennemin varlığını düşündükçe, Allah’a daha çok bağlanıyor,

O’na olan sevgim kat be kat daha artıyor.

O’na şükran duygularım daha çok kabarıyor.

Cehennemin varlığını çok büyük bir nimet olarak görüyor ve O’na daha fazla şükrediyorum.

Çünkü Cenab-ı Allah,  cehennem gibi bir nimeti yaratmasaydı bütün nimetleri boşa gitmiş olur, şükredenler kaybeder, nankörler ise kazanmış olurdu.

CİNSEL ÖZGÜRLÜK VE AKİBETİ

Kadın ve erkek ilişkileri alanındaki anarşi eski uygarlıkların yıkılmasında en önemli faktör olmuştur. Bu faktör eski Yunan uygarlığının. Roma uy­garlığını, yıkmış ve tarihin karanlık­larına gömmüştür.

Yine aynı anarşi günümüz Batı uy­
garlığını da yıkmaya başlamıştır. Bu yıkılışın belir­lileri Fransa'da, Amerika'da, İsveç'te, İngiltere'de ve çağdaş Batı uy­garlığının şemsiyesi altına giren bütün [ilkelerde bu açıkça görülmeye başlanmıştır.

Bu çöküntünün başta gelen sahiple­rinden biri yıkıcı zührevi hastalıklar ve çağımızın vebası kabul edilen AİDS'tir. AİDS vebasıdır ve uzmanların İfade­sine göre Allah'ın yasakladığı gayri meşru münasebetler ve cinsi sapıklıkların bir sonucudur.