AZİZ VE AZİZLER ŞEHRİ ELAZIĞ

Harput, hem stratejik hem doğal kay­nakları nedeniyle paleotilik dönemden beri çeşitli millet ve medeniyetlerin yerleştiği bir yer olmuştur.

Harput ve çevresinde bu yörenin ilk sakin­leri M.O 3 ve 4 bin yıllarında Huniler olmuş­tur.

Daha sonraları, Hititler ve Urartuların hâkimiyetini görmekteyiz.  .   .

M.S birinci ve üçüncü asırlarda Harput'a hâkim olan Romalılar ve daha sonraları Romalılar ile samaniler arasında el değiştiren Harput, Hz. Ömer zamanında Müslüman Arapların hâkimiyetine girer

Harput'u ikinci kez ele geçiren Bizans dönemi, Malazgirt Zaferinden sonra Harput'taki ilk Müslüman Türk hâkimiyeti Çubukoğullarına geçmesiyle sona erer.

Artukoğullan, Anadolu Selçuklu Devleti, İlhanlılar, Dulkadiroğulları, Akkoyunlular ve daha sonra 1507 yılında Safamilerin eline geçen Harput 1515 yılında Çaldıran Zaferinden sonra 26 Mart 1516 tarihinde Osmanlı Devleti hâkimiyetine girmiştir.

Çeşitli medeniyetlere kucak açmış olan Harput ile aynı kaderi paylaşmış bulunan Palu'da tarihi eserler, özellikle Urartu dönemine ait kaleler ilgi beklemektedir.

Harput'ta bulunan Kale, Ulu Camii, Sarahatun Camii, Kurşunlu Camii, Alacalı Mescit, Ahmet Camii, Ağa Camii, Ahi Musa Mescidi ve Türbesi, Fetih Ahmet Türbesi, Arap Baba Türbesi, Mansur Baba Türbesi, Hoca Hasan Hamamı, Cemşid Bey Hamamı, Kale Hamamı, Meryem Ana Kilisesi, vs.

Palu'da bulunan kendisine has başka bir örneği bulunmayan Palu Kalesi ve Urartulara ait hitabesi, Cemşid Bey Camii Külliye ve Türbesi, Ulu Camii, Küçük Camii, Dükkanönü Camii, Alacalı (Kanlı) Mescit, Bizans dönemine ait Kilise, Selçuklu köprüsü, Şeyh Ali Septi Türbesi, Şeyh Samini Türbesi, Hacı Yasin Efendi Türbesi vs.

Keban'da bulunan Yusuf Ziya Paşa Camii gibi onarılmış ve onarılmayı bekleyen tarihi eserleri ile birer ilgi odağı haline gelebilir.

Bunun yanında Harput, Keban, Sivrice, Palu ve diğer ilçelerimiz tabiat güzellikleriyle yine ilgi odağı haline gelebilir.

Kovancılar Habap köyünde bulunan tarihi kilise ve manastır ve çeşmelerinden acaba kaçımızın haberi var?

Kovancılar ve Karakocan ilçelerimizde bulunan kaplıcalara ne demeli...

Harput ve çevresindeki harabelere sak­lanan bu eserleri toplamaz, onarmaz, yıkılmak ve kaybolmaktan kurtarmazsak bir daha bu fırsatı bulamaz ve bu kayıtsızlığımıza yanar dururuz artık.

Harput ve çevresi gibi eski bir şehri, her ziyaret eden, her adımda durmak, anmak ve anlamak zorundadır. Çünkü; sağdan ve sol­dan yol kesen ve çeşitli medeniyetlerden kalan tarihi eserler her gelene konuşmak ve anlaşmak ister. Sanki o harabe ve yıkık haliyle.

Her camii, her türbe, her kümbet ve baş kaldıran her kale sanat halinden dinleyen ve anlayana çok şeyler söylemek ister adeta.

Tarihi ve tabiat güzellikleriyle birlikte Anadolu'nun her bölgesinde kendisine has zengin bir folkloru olmasına rağmen Harput'taki folklor diğer illere göre daha güzel ve orijinaldir. Gerek müzik, gerek oyun ve gerekse gelenek bakımından.

Harput'ta ağır, uzun ve oynak, birde hoyrat denilene yüksek havalar olmak üzere dört kısım melodi ve on üç makam vardır.

Oyunlarımıza gelince bunlar diğer- illerin oyunlarından da ayrı hareketler taşır. Özellikle oturarak oynanan Şeve Kırma, mumlar dikil­erek oynanan Çayda Çıra gibi oyunlardır ki, Anadolu'da benzeri rastlamayan oyunlardır.

Ey Harput; yıkık anıtlarınla, çökük ve yıkılmış eserlerinle ruhları titreten müziğinle, dağı taşı dile getiren engin folklorunla sana uzayacak elleri bekliyorsun.

 

13.04.2005

Süleyman Yapıcı

Devran

Yeni Ufuk Gazetesi