VAKIF MEDENİYETİ

Vakıf sözlükte; “bir kimseyi veya bir şeyi alıkoymak, durdurmak, kımıldatmamak, hapsetmek, asla satılmamak” manalarına gelir.

Vakıf: “Bir mülkün menfaatini halka tahsis edip aynını Allah Teâla’nın mülkü hükmünde olarak temlik ve temellükten müebbdeden men etmektir.

Yani, bir kişi mülkiyetine sahip olduğu menkul ve gayrimenkul mallardan bir kısmını veya on­ların tamamını Allah'ın rızasını kazanmak niyetiyle, halkın herhangi bir ihtiyacını gidermek suretiyle di­ni, hayrî veya içtimaî bir gayeye müebbeden tahsis ederse, malını vakfetmiş yani bir vakıf müessesesi kurmuş olur.

MAHALLE MUHTARLIKLARI KALDIRILSIN MI?

31 Mart yerel seçimlerinden sonra mahalle muhtarlıklarının kaldırılıp kaldırılmaması konusu tekrar gündeme geldi.

Bu konu daha önceki yıllarda tartışılmasına rağmen şu ana kadar herhangi bir adım atılmadı. Ancak 31 Mart yerel seçimlerinden sonra TV’lerde, gazetelerde, sosyal medyada ve sanal ortamlarda daha sık tartışılmaya başlandı.

Mahalle muhtarlarının yaptıkları/yapmadıkları işler ve bunun karşısında asgari ücret üzerinden aldıkları maaşları da tartışma konusu oldu.

ENKAZ DEVRALMAK

31 Mart yerel seçimlerinden sonra belediye başkanları arasında eski belediye başkanlarının devrettiği borçlar tartışılıyor.

Bu tartışma bazen aynı partiye mensup bir başka kişinin kazanması ile de devam ediyor.

Türkiye’nin siyaset hayatında, siyaset dilinde “klişe” haline gelmiş sözlerinden biri olan bu tartışmanın adı “enkaz devraldık” tartışması veya edebiyatıdır.

Bu söylem, sorumluluğu kendinden bir öncekilere yüklemek için bir savunma mekanizması, söylem ve davranış biçimi olmasının yanında öncekileri suçlamanın da bir davranış biçimidir.

BİR MUSİBET BİN NASİHATTEN YEĞDİR

Musibet; “insanın kendi iradesi dışında beklemediği bir zaman ve şekilde karşılaştığı kötü ve sıkıntı veren durum.”

Müslümanı üzen herşey,

Ansızın gelen felaket,

Hedefine isabet eden mermi,

İnsana şiddetle dokunan hâdise ve felakettir…

KUR’AN’A GÖRE YAHUDİLERİN ÖZELLİKLERİ

Yahudilerin en büyük kin ve düşmanlıkları İslâm dinine ve Müslümanlara karşı olmakla beraber kendi çıkarları için bütün insanlığı felakete sürüklemekten geri kalmamışlardır.

Uluslararası düzenin tarumar edilmesi pahasına icra edilen Ortadoğu işgalinde olduğu gibi tarih boyunca yaşanan ihtilallerin, savaşların, insanlar arasındaki fitne ve kavgaların birçoğunda Yahudi parmağına rastlamak mümkündür.

Yahudiler Allah’a, gönderdiği peygamberlere ve özellikle Tevrat ve Zebur’da geleceği haber verilen Hz. Muhammed (s.a.v.)’e, dolayısıyla da tüm Müslümanlara düşman olmuş ve düşmanlık yapmışlardır. 

Çeşitli sebeplerden dolayı Allah ve Resulü tarafından lanetlenmiş tek millet olan Yahudileri Kur’an bize tüm özellikleriyle tanıtır.

İşte Kur’an’a göre Yahudiler:

HANİ BİZ MÜSLÜMANLAR KARDEŞTİK?

Kur’an’a göre hani biz Müslümanlar kardeştik?

Kardeşlerin arasını bulup düzeltecektik

Zannın çoğundan kaçınacak, birbirimizin kusurunu araştırmayacaktık.

Birbirimizin arkasından çekiştirmeyecektik.

Birbirimize karşı alçak gönüllü ve merhametli olacaktık.

Hani biz Müslümanlar kardeştik?

KİMİNLE KONUŞABİLİRİM BUGÜN?

Afşar Timuçin’in Düşünce Tarihi isimli 3 ciltlik bir kitabı var. Bu kitabın birinci cildinde antik uygarlıktan bahseder.

Bu uygarlıklardan günümüze kadar ulaşan yazılı belgelerinde Sümer, Asur ve Antik Mısır edebiyatından bahsedilir.

O günün insanlarının düşünceleri, duyguları, sevgileri, aşkları, sevinçleri, nefretleri, inançları, duaları, ahlâkî değerleri, şölenleri, türküleri ile günümüz insanlarından bir farklarının olmadığı görülür.

ÜÇÜ DE VAR, YAVRUM! ÜÇÜ DE VAR

Altı hafta boyunca bu köşede terör devleti İsrail’in Filistin/Gazze’deki yapmış olduğu zulüm, vahşet, katliam ve soykırımına kayıtsız kalmamak adına dilimizin döndüğünce susmadık, bir şeyler karalamaya çalışarak tarafımızı belli ettik.

Bu süreçte ara verdiğimiz Harput Havzası’nda yetişmiş, âlim, müellif ve mutasavvıflardan bazılarının kısaca hayat hikayeleri ile birlikte dilden dile dolaşan ve Harput Havzası’nı ilgilendiren ilginç anekdot, olay ve menkıbelerini sizlerle paylaşmaya devam etmek istiyorum.

Bir insanın/devletin kendine özgüveni olması, haksızlık karşısında hakkı haykırabilmesi, hiçbir şeyden korkup çekinmemesi ve eyvallah etmemesi için; “ilim, zenginlik ve cesaret” gibi üç özelliğinin olması gerekir. 

BIRAKIN SAVAŞÇI ONURUYLA ÖLELİM!

Direnişin öğretmeni Şeyh Ahmed Yasin…

O bir öğretmendi…

Şeyh Ahmed Yasin, hayatının her safhasında direnişin öğretmeni oldu.

İşgale, zulme, haksızlığa, soykırıma, vahşete karşı nasıl direnileceğini öğretti.

Şehadeti ile tüm dünyaya direniş azmi ve kararlığını öğretti.

O, zalimlere karşı canını vermekten çekinmeyenler için yenilginin söz konusu olamayacağını öğretti.

Evet, Şeyh Ahmed Yasin de bir öğretmendi.

O, bir direniş öğretmeniydi.

İNSANLIK TARİHİNDE KARA LEKE; AHISKA SÜRGÜNÜ

İnsanlık tarihinde birçok kara lekeler vardır.

Bu lekelerden en karanlığını en vahşetini şu anda Gazze’de yaşamaya devam ediyoruz. Siyonist terör devleti İsrail’in yakın tarihimizdeki bu kara lekesi hiçbir zaman hafızalarımızdan ve yüreklerimizden silinmeyecek…

Bu kara lekelerden biri de yakın tarihimizde gerçekleşen Ahıska sürgünüdür.

Bugün Gürcistan sınırları içinde kalan Ahıska’nın bize uzaklığı sadece 15 km.

250 yıl Osmanlı Devleti’nin egemen olduğu Ahıska toprakları, 1828 yılında Rus işgaline uğradı, 1829 yılında ise bu ülkenin hâkimiyetine geçti.