ENKAZ DEVRALMAK

31 Mart yerel seçimlerinden sonra belediye başkanları arasında eski belediye başkanlarının devrettiği borçlar tartışılıyor.

Bu tartışma bazen aynı partiye mensup bir başka kişinin kazanması ile de devam ediyor.

Türkiye’nin siyaset hayatında, siyaset dilinde “klişe” haline gelmiş sözlerinden biri olan bu tartışmanın adı “enkaz devraldık” tartışması veya edebiyatıdır.

Bu söylem, sorumluluğu kendinden bir öncekilere yüklemek için bir savunma mekanizması, söylem ve davranış biçimi olmasının yanında öncekileri suçlamanın da bir davranış biçimidir.

Bu davranış biçimi geçmişte iktidara gelen parti ve kişilerin bir önceki dönemi suçlamanın en kolay yollarından biriydi.

Bu giderek genelleşti.

Bakanlıklar, bürokratlar ve nihayet yerelde de belediyeler bu söylemi kullanmaya başladı.

Yani halk arasında söylendiği gibi bir “enkaz devraldık” edebiyatı giderek yaygınlaştı.

Bu söylem ilk defa ne zaman başladı bilmiyorum. Enkaz devralma söylemi veya sevdası Osmanlı İmparatorluğu’nun enkazı üzerine kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ile başlamış olmasın!

Enkaz devralma söylemi, bazılarına göre CHP’den sonra iktidara gelen Demokrat Parti ile başladığını söylemektedirler.

Bu söylem o kadar benimsendi ki daha sonra her iktidara gelen bir önceki dönemi kötülemek, gelecekte kendi beceriksizliğini ve başarısızlığını örtmek için bu söyleme sığındı yani “enkaz devraldık” edebiyatı yapmaya başladı.

Bizden bir nesil öncekiler bu “enkaz devraldık” edebiyatını iktidara gelenlerde görüp yaşadı.

Adnan Menderes enkaz devraldı.

Cemal Gürsel enkaz devraldı.

Fahri Özdilek enkaz devraldı.

İsmet İnönü enkaz devraldı.

Suat Hayri Ürgüplü enkaz devraldı.

Bizim yaşımızda olan nesil ise “enkaz devraldık” Süleyman Demirel ile öğrenmiş oldu.

Süleyman Demirel bizin yaşımızda beş defa iktidara geldi, her gelişinde enkaz devraldı.

Nihat Erim, Ferit Melen ve Naim Talu gibi atanan başbakanlar da hep enkaz devraldı.

Dört defa iktidara gelip başbakan olan Bülent Ecevit de hep enkaz devraldı.

Bülent Ulusu bile enkaz devraldı.

Turgut Özal ise tam bir enkaz devraldı.

Her ne hikmetse aynı partiden iktidar olan emanetçi Yıldırım Akbulut, üç defa Mesut Yılmaz bile enkaz devralıp devretti.

Fizik Profesörü Erdal İnönü, Türkiye’nin ilk kadın Başbakanı Tansu Çiller de enkaz devraldı.

Prof. Dr. Necmettin Erbakan da tam bir enkaz devraldı.

Devlet memurlarının maaşlarının ödenemeyeceği duruma düşen, para kasalarının havada uçuştuğu “enkaz devralma” edebiyatının doruklarda olduğu dönemlerden sonra başbakan olan Abdullah Gül de enkaz devraldı.

Abdullah Gül aynı enkazı kendisinden sonra başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan’a devretti.

Yani Recep Tayyip Erdoğan da enkaz devraldı.

Kısa süreli olarak göreve gelen Ahmet Davutoğlu ve Türkiye Cumhuriyeti’nin son başbakanı Binali Yıldırım da belki enkaz devralmışlardır.

Recep Tayyip Erdoğan ise nasıl bir enkaz devredecek, onu da kendisinden sonra gelen Devlet Başkanı (Cumhurbaşkanı), geri gelirse parlamenter sistemin başbakanından biz ve bizden sonraki nesiller de hep duyacak gibi görünüyor.

Kimse enkaz devretmekten ve devralmaktan bıkmadı.

Enkaz devralma edebiyatı bir önceki dönemi beceriksizlikle suçlamakla birlikte yeni gelenlerin beceriksizlerinin son sığınağı, günahı bir öncekilerin sırtına yıkma polemiği veya bahanesi oldu.

Öyle ki, ‘‘Enkaz devralmak’’ ulusal-siyasal teamül ve töremiz haline geldi.

Bu enkaz devralma işi hep ekonomi ekseninde dönüp durdu.

Bu enkaz devralma furyası veya edebiyatı yazımızın başında da belirttiğimiz gibi 31 Mart yerel seçimlerinden sonra gündeme geldi.

Belediye başkalığını kazanan yeni başkanlarla ile eski başkanlar arasında borç tartışmaları ayyuka çıkmış durumda.

Bir önceki başkan kendi borç listesini yayınlayarak ne kadar az borçla devrettiğini ispatlamanın gayreti içindeyken, yeni seçilen başkan da başka bir borç listesi yayınlayarak nasıl bir enkaz devraldığını göstermenin gayreti içinde. Rakip partiler arasında bu tartışma şiddetini artıran bir şekilde devam ettiği gibi bazen aynı partiye mensup eski ve yeni başkanlar arasında da yaşanıyor.

Enkaz devraldım” en sevmediğim bir yaklaşım ve söylem. Görev değişiklikleri her zaman olabilir, yeni bir başkan, yeni bir yaklaşım ve enerji katar.

Yeni seçilenler şunu unutmamalı; geçmişe saygı duymadan, gelecek inşa edilemez ve bu enerji de “enkaz devraldım” zihniyetiyle asla ortaya çıkmaz.

Yapılanları anlayıp, iyiliklerin üzerine daha da iyilerini koyabilmek var olanı daha da ileri götürür. Enkaz devraldım sözünü ne yazık ki kendine olan güvensizliğin göstergesi ve beklentiyi aşağı çekme çabası olarak görüyorum.

Sonuçta daha iyi hizmet etme, daha iyi yönetme ve düzeltme adına bu hizmete talip olarak yetki alanların “enkaz devraldım” mazeretinin arkasına sığınma gibi bir lüksleri olmamalı.

Bir hizmet etme yarışı içinde olması gereken tüm yeni ve yeniden seçilen belediye başkanlarını tebrik ediyor ve çalışmalarında başarılar diliyorum.

29.04.2024

Süleyman Yapıcı

Günışığı Gazetesi