GEZİ NOTLARI 8
Hocamın Başucuna Doğmayan Güneşi Neyleyim!..
Tillo, Doğu Anadolu’daki din eğitiminde önemli yeri olan medrese kültürünün önde gelen merkezlerinden birisi olmuştur. Doğu illerinde ve Tillo’da doğmuş pek çok İslâm âlimi bu medreselerde yetişmiştir. Bunlardan bazıları; Şeyh Mansur, Şeyh Mücahid, Gavsü'l-Memduh, İsmail Fakirullah, ve Erzurumlu İbrahim Hakkı’dır.
Tillo şehir merkezine girmeden önce doğruca Tillo Kalesi’ne çıktık. Kaleden o eşsiz manzarayı doyasıya seyrettikten sonra. İbrahim Hakkı’nın şeyhi ve hocası için yaptığı ışık hadisesini gerçekleştiği güneş penceresini inceledik.
Tillo merkezde Ulu Camii ile birlikte Sultan Memduh Camii ve türbesi bulunuyor. Daha önce Tillo ziyaretimde bu iki caminin ortası şehir meydanıydı. Bu meydanın etrafında ise dükkânlar bulunuyordu. Meydanı bozmuşlar ve ortasında sanki gerekliymiş gibi yeni bir cami inşa ediliyor. Birkaç Tillolu ile görüşmemde bu camiye ihtiyaç var mıydı, varsa bu meydanın ortasına niçin yapıldı? diye sorduğumda onlar da bu meydanda cami yapılmasının yanlış olduğunu söylediler. Çünkü 100 m sağında Ulu Cami ve 100 m solunda ise Sultan Memduh Camii bulunuyordu.
Tillo Ulu Camii diğer adıyla İsmail Fakirullah Camii görülmeye değer camilerden biri. İsmail Fakirullah’ın İmam-Hatiplik yaptığı camide kendi evi ve çilehanesi bulunuyor. Aynı zamanda burada kendi elleriyle dikmiş olduğu nar ağacı bulunup hâlâ meyve vermeye devam ediyor.
Işık hadisesinin gerçekleştiği İsmail Fakirullah Türbesini ziyaret ediyoruz. Türbe içinde İsmail Fakirullah’ın yakınları ile birlikte Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın da mezarı bulunmaktadır.
Türbe, İsmail Fakirullah’ın vefatından sonra öğrencisi İbrahim Hakkı tarafından 18. Yüzyılda yaptırılmıştır. İbrahim Hakkı, hocası İsmail Fakirullah’ın vefatı üzerine “Yeni Yılın ilk Güneşi, eğer hocamın başucuna düşmezse, ben o Güneşi neyleyim!..” diyerek astronomi ve mimari açıdan büyük bir bilim harikasına imza atmıştır.
Hocasının defnedildiği türbenin yanı sıra 8 köşeli ve 10 m. yüksekliğinde bir kule yapan İbrahim Hakkı, türbenin doğusunda kalenin üst tarafına harçsız taşlarla bir duvar inşa etmiştir. Gece ve gündüzün eşit olduğu günlerde (21 Mart ve 23 Eylül) kalenin arkasındaki vadiden yükselen güneş, bu duvarın ortasında bulunan pencereden süzülerek kuledeki aynaya yansıdıktan sonra ışığın kırılması yöntemiyle pencereden türbeye ve oradan da İsmail Fakirullah’ın mezarının baş ucuna doğuyor.
Tillo’da Şeyh Mücahit Türbesi, Şeyh Hamza El Kebir Türbesi, Şeyh Hasan El-Fatir Türbesi, Sultan Memduh Türbesi, Kubbe-i Hasiye (Hassa Hatun Mescidi), Dua Tepesi gibi ziyaret ve mekânları da gezebilirsiniz.
Peygamber Sevdalısı Veysel Karanî
Cuma günü Siirt ilinin Baykan ilçesinde bulunan Veysel Karanî türbesine ulaştık. Aman Allah’ım o ne kalabalık? Türbe ve etrafı tamamen dolmuştu. Bu kalabalığın büyük bir çoğunluğunu kadınlar oluşturuyordu. Gelişi güzel türbenin tüm çevresini adeta işgal etmişlerdi.
Daha önceki yıllarda olduğu gibi bu ziyaretimizde de gönül rahatlığı ile bir ziyaret yapmamız mümkün olmadı. Aynı kargaşa, aynı gürültü, aynı nahoş görüntüler. Kısacası değişen bir şey yok. Yine her zamanki gibi türbe ziyaretlerinde yapılan yanlış ve hatalı davranışlar maalesef bu türbe ziyaretinde de sergilenmeye devam ediyor.
Yakın zamanda yenilenmiş olan türbenin ilk inşa tarihi bilinmiyor. Yanı başında bulunan eski cami yıkılmış yerine yeni bir cami inşa edilmekte.
Peygamber sevdalısı Veysel Karanî’yi tanımayanız yoktur. Veysel Karani’nin günümüzde Şam, Yemen ve Siirt olmak üzere üç yerde türbesi bulunuyor. Üç adet türbesinin bulunmasının sebebi ise bir rivayete göre Veysel Karani’nin vefatı üzerine naaşını almak üzere üç kabile gelir. Bu üç kabile kendi arasında anlaşamazlar ve Hz. Ali’ye başvururlar. Hz. Ali ise onlara tabutları bırakarak gitmelerini ve sabah geri gelmelerini söyler. Yine rivayetlere göre sabah olduğunda her üç tabutun içinde de Veysel Karanî’nin naaşı vardır bundan habersiz olan kabileler naaşların kendilerine verildiğini düşünerek olay çıkarmadan defin işlemleri için geri dönerler. Bunlardan birinin bu türbede olduğu kabul edilmektedir.
Vadideki Güzel Şehir; Bitlis
İki tepede bir derede kalmış olan Bitlis’te beş minareden fazlası var artık…
Bitlis denince akla gelen ilk şeylerden biri; “Bitlis’te Beş Minare” türküsü. Bu meşhur türkünün hikâyesi de ezgisi kadar acıklı. Rusların işgalinde göçe zorlanan Bitlis halkından bir baba ve oğul geride nelerin kaldığını, neler olup bittiğini anlamak için geri dönmüş. Baba, bir tepede beklerken oğlunu şehre göndermiş. Oğul beş minare dışında şehirde her şeyin yıkıldığını söyleyince babanın dudaklarından bu türkü dökülmüş: “Bitlis’te beş minare, beri gel oğlan beri gel.”
Bitlis’te hummalı bir çalışma sonucunda tarihi eserlerin birçoğu restore edilerek hizmete açılmış. Bitlis’in içinden geçen Bitlis Çayı’nın üzerine güzel ve otantik köprüler yapılarak Bitlis’e ayrı bir güzellik kazandırılmış.
Geçekten de Bitlis vadide sıkışmış güzel bir şehir. Bu şehir artık yukarıya yani Tatvan’a doğru adeta patlamış, neredeyse Tatvan ile birleşmek üzere.
Şehrin simgelerinden biri olan Bitlis Kalesi, tüm ihtişamıyla sizi karşılıyor. Şehrin merkezinde yer almasından dolayı Bitlis’in en güzel manzarasını izlemeniz mümkün. İki derenin birleştiği 1528 yılında IV. Şerefhan tarafından yapılan Cami, medrese ve kümbet ziyaretinden sonra dere boyu yukarı çıkarak dere boyunca yapılan köprüleri ve çevre düzenleme çalışmalarını takdirle izleyip gezerek Bitlis Ulu Camii’ne geldik. Bitlis’in tarihi mekânlarından biri olarak öne çıkan ve şehir merkezinde yer alan Bitlis Ulu Camii; kitabesine göre, Selçuklu sultanı Tuğrul Bey’e bağlı Mervanilerden Ebu’l-Muzaffer Muhammed tarafından 1153 yılında yaptırılmıştır.
Bitlis’in tarihi çarşısını gezebilirsiniz. Arnavut kaldırımlı sıra sıra dizilen düzenli dükkânlar hemen Bitlis Kalesi’nin altında bulunuyor.
Alemdar köprüsünün yanında bulunan ve 1784 yılında inşa edilen Sultaniye Camii ve hemen altında bulunan Şeyh Garib Türbesi’ni ziyaret ettikten sonra kalenin yanından Gökmeydan mahallesine çıkıp İslahiye Medresesi’ni mutlaka görmelisiniz.
Vaktiniz varsa Bitlis merkezde bulunan Osmanlı Padişahı Abdulhamid tarafından İstanbul tarzı yaptırılan Küfrevi ve Şeyho Babo (Üryan Baba) türbelerini de ziyaret edip görebilirsiniz.
Gökmeydan Mahallesi’nde Bitlis’in en sağlam yapılarından biri olan İslahiye Medresesi, Selçuklu eserlerinden biridir. 1216 yılında Selçuklular tarafından inşa edilen bu şaheser, 1589 yılında Bitlis Hanı 5. Şerefhan tarafından onartılmıştır. Medrese, bahçesindeki ziyaretgâh olarak kullanılan Şerefhanoğulları’na ait Veli Şemsettin, Ziyaeddin Han, II. Şerefhan ve Üç Bacılar Türbeleri ile birlikte bir bütünlük arz etmektedir.
Yine Gökmeydan Mahallesi’nde bulunan Gökmeydan Camii’ni ve minaresini görüp inceledikten sonra Tatvan’a doğru hareket ettik.
Tatvan’a giderken yol üzerinde bulunan El Aman Kervansarayı’nı da görmeden geçmeyiniz. Avlu dâhil olmak üzere beş bölümden meydana gelen kervansaray, bir camii, bir hamamı, bir havuzu, hayvan barınma alanı, avlu, 160 oda ve zanaatkâr ve tüccarlar için 10 dükkân bünyesinde bulunduran Anadolu’nun en büyük kervansaraylarından biri olarak kabul edilmektedir.
Haftaya Tatvan, Ahlat ve Muş gezimizle “Gezi Notları” yazı dizimizi bitirelim inşallah.
220.04.2024
Süleyman Yapıcı
Günışığı Gazetesi