MEKTEB-İ İDADİ-İ HAMİDİYE-İ MÜLKİYE-İ ŞAHANE

Bugün anılarda yaşayan Harput’tan, Elazığ’dan, Palu’dan bizlere ulaşan sadece birkaç fotoğraf, virane olmuş veya restore edilmiş birkaç tarihi eser…

Kentimiz yoruldu.

Sokakları, evleri, ibadethaneleri, han ve hamamları, medrese ve mektepleri, cami ve mescidleri, kalesi ile yoruldu, yıprandı, eskidi ve çok eksildi.

Tarihi kentlerimizi terk ettik.

Komşularımızdan, çarşılarımızdan, cami, han, hamam, köprü ve kalemizden vazgeçtik, terk ettik onları…

Harput’ta, Elazığ’da, Palu’da, Keban’da, Maden’de, Ağın’da sadece birkaç tarihi eser kaldı elimizde. Kaderine terkedilenleri gördükçe üzüldük, restore edilenleri gördükçe sevindik.

Tarihi eserlerimizle birlikte aslında azalan biz olduk.

Kentlerimizi değil, kendimizi terkettik, kaybettik.

Kendimizi yorduk, kendimizi yaraladık…

Harput’ta kaybettiklerimiz yetmiyormuş gibi daha mazisi 190 yılı bile bulmayan Elazığ’da onlarca cami, medrese, mektep, han, hamam, çarşı ve yüzlerce evlerimizi yitirdik.

Rant uğruna hepsini harcadık, kendimize yeni bir hayat ürettik.

Elimizde kala kala 1892 yılında tamamen yanan ve 1896 yılında yeniden yapılan Hükûmet Konağı ile birlikte askeri yerleşke içinde kalan ve 1885 yılında yapılan Mekteb-i İdadi-i Hamidiye-i Mülkiye-i Şahane binası kaldı.

Yıllarca atıl ve boş kalan Valilik binasının nihayet Kent Müzesi olarak değerlendirilecek olması bizleri sevindirdi.

Gelelim Mekteb-i İdadi-i Hamidiye-i Mülkiye-i Şahane binasına;

Çok uzun yıllardan beri askeri yerleşke içinde kalan bu tarihi eserden belki birçoğunuzun haberi bile yoktur.

Değil gezmek, etrafını çeviren dikenli tel örgülere yaklaşmak ve tel örgülerden bakmak bile yasak. Yıllardır bu tarihi bina adeta milletimizden saklandı, kimse yaklaştırılmadı. Çünkü askeri bölge içindeydi ve yaklaşmak yasaktı.

Böyle mükemmel ve şahane bir tarihi binamızın günümüze kadar gelebilmesinin en önemli sebeplerinden biri de askeri yerleşke içinde olmasıdır. Dolayısıyla müteşekkiriz. Ancak bizlerden saklandığı/esirgendiği için de üzgünüz.

Bu mektep binası hakkında H. 1310 (1892) tarihli Ma’muratü’l-Aziz vilayet salnamesinde şu bilgiler verilmektedir:

Harput’la Ma’muratü’l-Aziz arasında ve şose yolu üstünde ismi halife padişaha mensup olarak bir Mekteb-i Mülkiye-i Hamidiye tesis ve inşa kılınmıştır. Mekteb-i Mülkiye-i Hamidiye’nin etrafı büyük bir bahçe olmak üzere fidanlar dikilip ve müstakil bir su getirilip iki de havuz yapılmıştır.

Mektebin binası pek muntazam, beğenilen güzel bir üslup üzere bulunup, dört etrafında eksiksiz bir letafete sahip ve ovayla gönlü cezp edici bir mevkide bina edilmiş bir mektep daha bulunmaz dense yeridir.

İshak Suguroğlu Harput Yollarında isimli eserinde mektep olarak kullanılan bu yapı ile ilgili şu bilgileri vermektedir:

Aslan Pınarı isimli mevkide bu mektebin cadde üzerindeki büyük kapısının üzerinde bulunan Mekteb-i İdadi-i Hamidiye-i Mülkiye-i Şahane H. 1303 kitabesine göre 1303 (1886) yılında Vali Hacı Hasan Bey zamanında yapılmıştır.

Harput ile Mezra arası ve her iki kasabaya da 2,5’er buçuk km mesafede, El’aziz kasabasının kuzeyinde, El’aziz’den mektebe kadar balıksırtı bir düzlük ve muntazam taş köprüleriyle 8-10 m. genişliğinde güzel bir yol ile mektebe gelinir. Mektepten Harput kasabasına kadar da Aslan Pınarı’ndan başlayarak 1.280 m. yükseklikte dik bir dağı tırmanmak için helezonlu virajlarıyla bir yol devam eder. İşte bu iki hattın birleştiği noktada ve Harput’a çıkarken yolun sağında düz bir arazi üzerinde, geniş bir bahçe ortasında büyük bir bina, dört bir etrafı 2-2,5 m. yükseklikte bahçe duvarlarıyla çevrilmiştir. Yukarı bahçede memba sulu küçük bir havuz, aşağı bahçede ise yine suyu bol derin, yuvarlak, daha büyük ikinci bir havuz. Etrafı sık süs ağaçları, leylâk ve güllerle donatılmış mükemmel bir havuz başı, aşağı bahçeye ve bu havuz başına talebenin girmeleri, oturmaları, gezmeleri yasaktı. Burası Muallimlere ve idarecilere aitti. Yukarı kısım, ise talebeye mahsustu.

Mektep binası, tahminen 20 m. yan ve 50-60 m. ön ve arka cepheli, iki katlı, çatılı ve geniş pencereleriyle büyük kârgir bir bina idi. Dershaneleri büyük, salonları geniş ve ferahtı. Ön cephesi batıya, arka cephesi doğuya verilmişti, bu yüzden sıhhî bir binaydı. Binadan ayrı ve binanın kuzeyinde sonradan yapılmış bir katlı mutfak, kiler, depo ve hademe odaları sıralanmıştı. Büyük çinko kaplı cümle kapısı yolun üzerindeydi.

1892 (1310-H) yılında bu tarihten sonra mektep bir aralık Sultaniye’ye çevrilmiş, kadrosu genişletilmiş ve mektebe yatılı talebe kabulüne de başlanmıştı. (…) Maalesef ömrü az olmuş ve ertesi sene sultanî teşkilâtı lâğvedilerek yine idadiye çevrilmiştir.

Birinci Cihan Harbi başlayınca (1914) bu mektep, askerî birlikler tarafından işgal edilerek bir zamanlar Depo Alayının Birinci Tabur merkezi, sonraları da askerî hastane ittihaz edilmişti.

Elazığ’daki Darü’l-Muallimin mektebinin yanması sonucu 1924 tarihinde İdadi Mektebine taşınmış, Darü’l-Muallimin mektebi daha sonraları Elazığ’daki eski Alman mekteplerinden Darü’l-Eytam olarak kullanılan binaya taşınması üzerine, Darü’l-Eytam da İdadi Mektebine taşınmıştır.

Okul, hastane, kışla, cezaevi ve günümüzde ise askeri toplanma merkezi olarak kullanılan bu bina, 1928 yılında toplu bir onarım görmüştür.

Çeşitli amaçlarla kullanıldığından binada birçok tadilatlar yapılmış, bazı koridorlara duvar çekilerek yeni bölmeler oluşturulmuştur. Buna rağmen orijinal durumu korunmaya çalışılmıştır. Askeri cezaevi olarak kullanıldığından binanın etrafına koruyucu bahçe duvarı örülmüştür.

Ayakta kalmayı başaran iki tarihi binamızdan biri olan bu bina, 14.09.1988 karar tarihi ve 105 nolu karar ile Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından tescili yapılarak 3. dereceden anıtsal yapı olarak Kültür Bakanlığı envanterine alınmıştır. Envanterde binanın şu andaki durumu ile ilgili detaylı bilgiler de verilmiştir.

Hükûmet Konağı’nın Kent Müzesi olarak halkımızın hizmetine sunulması kararından sonra, Mekteb-i İdadi-i Hamidiye-i Mülkiye-i Şahane binasının da yeniden aslına uygun olarak yapılacak düzenlemeler sonucunda Kültür ve Turizm Bakanlığına devredilerek 2016 tarihinden beri kapalı olan Elazığ Arkeoloji ve Etnografya Müzesi’nin buraya taşınması veya Askeri Müze yapılarak halkımızın hizmetine sunulması gerekmektedir.

Elazığ ve Harput yöresinden gidenin geri dönmeyip şehit olduğu Yemen’e savaşa giden askerlerin uğurlandığı ve çocuklarını askere gönderen anne-baba ya da yavuklu ve eşlerin; yıllardan beri gönüllerde yer eden ve içli bir duyguyla okunan “Burası Huş’tur, yolu yokuştur” ağıtının yakıldığı bu tarihi binanın müze olarak hayata geçirilmesi, şehrimizin tanıtımına önemli katkı sunacağı gibi “Müzeler Şehri Elazığ” projesinin de önemli bir eseri olacaktır.

08.09.2023

Süleyman Yapıcı

Günışığı Gazetesi