SARIĞINI BOYNUNA DOLAYIP ÇEKEREK GETİR

Harput Havzası’nda yetişmiş, âlim, müellif ve mutasavvıflardan bazılarının kısaca hayat hikayeleri ile birlikte dilden dile dolaşan ve Harput Havzası’nı ilgilendiren ilginç anekdot, olay ve menkıbelerini sizlerle paylaşmaya devam ediyorum.

Bunlardan biri de Palu’da yaşamış âlim, müderris ve mutasavvıf Şeyh Aliyyü’s-Sebti Paluvî Efendi’dir.

Şeyh Aliyyü's-Sebti Efendi hakkında kısaca bilgiler verdikten sonra çok sevdiği halifelerinde Mahmud Saminî Efendi ile ilgili dilden dile dolaşan ibret ve hikmet dolu ilginç bir olayını sizlerle paylaşmak istiyorum.

Şeyh Aliyy’s-Sebti Paluvî Efendi

Meşhur Nakşibendi şeyhlerinden Aliyyü's-Sebti Efendi, 1787 yılında Diyarbakır’ın merkez köyü Çılsütun (Kırkdirek) Köyü’nde dünyaya gelmiştir. Babası Molla Kasım, oğlunu 7-8 yaşlarında iken tedrisatını yaptırmak için Diyarbakır Ulu Camii’ne getirip caminin müderrisine teslim etmiştir. Diyarbakır’ın tanınmış ve faziletli âlimlerinden ders görerek icâzet almıştır. Fıkıh, tefsir ve hadis ilimlerini Kuzey Irak Erbil’de tamamlamıştır. Köyüne döndükten sonra medrese açıp öğrenci yetiştirmeye başlamıştır.

Bu sırada irşad ve hilafetle görevli olarak Hindistan’dan dönen Nakşibendî mürşidlerinden Mevlâna Halid Hazretleri, büyük mürşidleri Şeyh Abdullah Şahi Devlevi Hazretleri’nin emriyle Diyarbakır’a uğrayıp tebdili kıyafetle Aliyyü’s-Sebti Efendi’yi bularak evine misafir olmuştur.

Şam halkının irşadında kendisine arkadaş olmasının, Abdullah-ı Dehlevi Hazretleri tarafından emredildiğini açıklamıştır. Bir gezgin kılığında Halid-i Bağdadi Hazretleriyle birlikte Diyarbakır’dan ayrılarak Şam’a gitmişler ve orada halkı irşada koyulmuşlardır. Alüyyü's-Sebti Efendi, Halid-i Bağdadi Hazretleri’nin vefatına kadar sırdaşı olarak yanında kalmış, madden ve manen büyük hizmetlerde bulunmuştur.

Mevlâna Halid Hazretleri, vefatından önce Aliyyü’s-Sebti Efendi’ye:

- “Vefatımdan sonra Palu’ya gidiniz, orada irşad ile meşgul olunuz!” diye emir ve vasiyet etmiştir. Sağlığında icâzetnâmeyi kabul etmeyen Aliyyü’s-Sebti Efendi’ye Mevlâna Halid Hazretleri’nin kardeşi Şeyh Mahmud Sahib Efendi:

- “Sizin icazetnameniz Mevlâna Halid Hazretleri’nin emri üzerine yazılmış ben de imzalıyorum. Bana verilen emir üzerine doğuda Palu’ya yerleşip doğu bölgesinde halkı irşad etmekle vazifelendirilmiş olduğunuzu size bildirmekle, Mevlâna’nın vasiyetini yerine getirmiş bulunuyorum.”

Aliyyü’s-Sebti Efendi, 1834 tarihinde Palu'ya gelir. Palu’ya gelişinde Cimşidiye Camii Müderrisi Ali Hoca ile tanışıp ona misafir olur. Daha sonra Bekir Hoca ile tanışır. Aliyyü’s-Sebti Efendi’nin fesahat ve belagati yanında tatlı ilmi sohbetleri karşısında bu iki arkadaşı arasında tarif edilemeyecek derecede ciddi ve samimi bir bağlılık meydana gelir.

Şeyh Aliyyü’s-Sebti Efendi Palu’daki irşad çalışmalarına devam ederken o günün feodal yapısını devam ettirmeye çalışanlar tarafından rahatsız edilmeye ve baskı yapmaya başlanılır. Aliyyü’s-Sebti Efendi kargaşalığa ve huzursuzluğa meydan vermemek için Ali Hoca’yı da yanına alarak Ali Hoca’nın köyü olan Önceden Palu’ya bağlı Kelhısı (Bingöl/Genç) köyüne gelip yerleşir. İrşad, talim ve derslerini burada devam ettirir.

Aliyyü’s-Sebti Efendi, iki sene sonra tekrar Palu’ya döner. Aşağımahalle sakinlerinden Eblaşogulları tarafından arsa vakfedilir. Aliyyü’s-Sebti Efendi vakfedilen arsa üzerinde bir cami, medrese ve camii yanında da iki odalı bir ev inşa ettirir.

Nakşîlik tarikatı ilk defa bu bölgeye Aliyyü's-Sebti Efendi vasıtasıyla girmiştir. Onun örnek yaşantısı ve tavırlarından dolayı birçok Gayrimüslim İslam’la şereflenmiştir. Etkisi kendisinden sonra da devam ederek bölge dışına kadar taşmıştır.

Aliyyü’s-Sebti Efendi, 1871 yılında vefat etmiş olup Palu İlçesi’nin karşı yakasında, Murat Nehri’nden biraz yukarıda, yüksek bir tepe üzerinde defnedilmiştir. Türbesi Bugün halk tarafından ziyaret edilmektedir.

Sarığını Boynuna Dola ve Çarşının İçinden Çekerek Getir

Mahmud Saminî Efendi, Palu Çarşıbaşı Mahallesi'nde 1813 yılında dünyaya gelmiş olup Hacı Ahmed Efendi’nin oğludur. Aliyyü’s-Sebti Efendi kendisini “zikirsiz, fikirsiz” tarikatına kabul etmiş ve en sevdiği müritlerinden biri olmuştur.

Mahmud Saminî Efendi, şeyhi Aliyyü's-Sebti Efendi’ye bağlılıkta en ufak bir kusur göstermemiş, şeyhiyle olan bu muhabbeti ve yakın diyaloğu diğer müridleri arasında kıskançlığa neden olmuştur. Şeyh Aliyyü's-Sebti Efendi, bunu hissetmesine rağmen çoğu zaman bilmemezlikten gelmiştir. Kendisini çekemeyen ve kıskanan ihvanlarının yanında Şeyh Aliyyü’s Sebti Efendi’nin hanımı Esma Hatun da vardır. Hanımı Esma Hatun bir gün Şeyh Ali Septi Hazretleri’ne sitem ederek demiş ki:

- “Sen çocuklarını ihmal ediyorsun. Mahmud’u tutmuş, bütün emeğini ona sarf ediyorsun.” Şeyh Aliyyü’s Sebti Efendi ise yine susmayı tercih etmiş.

Mahmud Saminî Efendi’yi çekemeyen bazı kimseler kendisini “Benim Şeyhim Şeyh Aliyyü's-Sebti Efendi değil, Mevlâna Halid Hazretleri’dir” dediğini dolayısıyla Aliyyü's-Sebti Efendi’yi kabul etmediğini iddia ederek Şeyh Aliyyü's-Sebti Efendi’ye şikâyet ederler. Bu dedikodulara Şeyh Aliyyü's-Sebti Efendi’nin hanımı da katılır. Şeyh Aliyyü's-Sebti Efendi bunları duyar ama aldırmaz. Bir gün hanımı Şeyh Aliyyü's-Sebti Efendi’nin yanına gelerek:

- “Mahmud seni tanımıyormuş” deyince Şeyh Aliyyü's-Sebti Efendi bakar ki dedikodu oldukça büyümüştür. Aliyyü's-Sebti Efendi cemaatin toplandığı bir gün hizmetçisi Ali Efendi’yi çağırarak:

- “Git Mahmud’un sarığını boynuna dola ve çarşının içinden çekerek buraya getir” emrini verdi.

Ali Efendi anlatıyor:

“Efendi'nin emrini alınca doğru Çarşıbaşı’nda Mahmud Saminî Efendi’nin oturduğu evinin kapısını çaldım. Şeyhimin emrini kendisine nasıl ileteceğimi bilemiyordum. Kapıyı kendisi açtı ve Şeyh Efendi'nin kendisini istediğini bildirdim. Benden üstünü giyinmek için müsaade istedi ve geldiğinde beraber gitmek isteğim zaman kendisi bana:

- “Şeyh Efendi nasıl emrettiyse, beni öyle götür” dedi. Ben bunu bir türlü söylemeye cesaret edemedim. Kendisi başındaki sarığını çıkararak boynuna doladı ve ucunu elime verip:

- “Haydi, gidelim!” buyurdu. Palu’nun Çarşıbaşı Mahallesi’nden Aşağı Mahalle’ye gidilecekti. Yine ben utancımdan Ulu Camii'nin arkasındaki tenha olan sokaktan götürmek istedim. Ulu Cami çeşmesinin bulunduğu köşeye gelince Saminî Efendi:

- “Efendi sana bu yoldan mı yoksa çarşının içinden mi getir dedi?” Ben de:

- “Çarşının içinden getir dedi fakat ben seni bu şekilde çarşıdan nasıl götüreyim?” deyince:

- “Efendi nasıl emrettiyse öyle gideceğiz” buyurdu. Palu çarşısı çok kalabalıktı adeta insan kaynıyordu. Çarşıdakiler, ahali ve esnaf tüm işlerini bırakmış hayret ve şaşkınlık içinde bizi izliyordu. Hatta bazıları ne olup bittiğini anlamak için bizi takip etmeye başladı.

Şeyh Aliyyü's-Sebti Efendi’nin hücresi de ihvanlarıyla doluydu. Oraya gelince Şeyh Aliyyü's-Sebti Efendi ayağa kalkarak karşıladı ve kucaklayarak:

- “Ey Mahmud bazen de böyle olur” buyurduktan sonra yanındakilere biraz kızarak “iki evliyanın arasında da mı işi karıştırmaya başladınız. Beni kabul etmeyen kişi böyle gelir mi?” Cemaatin tümü başını önüne eğerek hiç kimse bir şey diyemedi.”

Mahmud Saminî Efendi bu olayın sonunu ise şöyle anlatıyor:

Bu şekilde oraya varınca beni sorup sual eyledi ve bu gece âlemi manada ne olduğunu sordu. Ben de naklettim:

- “Mahmud, ben de o mecliste var mıydım?” diye sorunca:

- “Beli kurban, siz de o mecliste idiniz.”

 

Geniş Bilgi için bakınız:

Süleyman Yapıcı, Palu Tarih-Kültür-İdari ve Soysal Yapı, s. 211-214, 221-222; Süleyman Yapıcı, Harput Bir Havza Kültürünün Manevi Hüviyeti Âlim- Müellif ve Mutasavvıfları, Genişletilmiş İkinci Baskı, c.1, s. 303-311; 585-599; Süleyman Yapıcı, Milli ve Manevi Hamurumuzu Yoğuran Aziz Şehrin Aziz İnsanları, İlaveli İkinci Baskı, s. 243-251.

01.09.2023

Süleyman Yapıcı

Günışığı Gazetesi