CAN ERZİNCAN - 1

Can Şehir; Erzincan…

Ülkemizde gidemediğim üç-beş şehirden biriydi can Erzincan.

Bir türlü kısmet olmamıştı.

Eşimle birlikte 10-11 Haziranda gitmek, görmek ve gezmek nasip oldu.

Yolculuğumuzun gidiş güzergâhı; Elazığ - Pertek - Tunceli - Pülümür ve Erzincan,

Yolculuğumuzun dönüş güzergâhı ise; Erzincan - Kemah - İliç - Kemaliye - Keban ve Elazığ olacaktı.

Yani tam bir daire çizecektik.

Baharın yaz mevsimine evrildiği en güzel günleriydi.

Ovalar, yaylalar, vadiler ve dağlar zümrüt yeşiline boyanmıştı adeta.

Har taraf yemyeşildi.

Yer altı suları yeryüzüne fışkırırcasına çıkmak için birbirleriyle yarışıyordu.

Pertek

Sabah erkenden feribotla Pertek’e geçmek için hareket ettik.

Keban Barajı’nın masmavi suları ile Pertek’in yemyeşil tabii güzelliği bizi karşıladı.

Sabahın tertemiz ve serin havasını teneffüs ederek bir türlü köprüye kavuşamayan, “Pertek’in önü kelek” misali “keleğe” pardon “feribota” bindik.

Evliya Çelebi’ye göre “Karakuş” anlamına gelen Pertek Kalesi’ni feribotun etrafında uçuşan martılarla birlikte selamladık.

1971 yılında Keban Barajı suları altında kalan Pertek, yeni yerine taşınmış ve bu taşınma esnasında sular altında kalacak olan tarihi “Çelebi Ali” ve “Sungur Bey” camileri de taşınmıştı. Bu camilerin taşları teker teker numaralandırılarak yerlerinden sökülmüş ve camilerin numaralanan taşları yeni kurulan Pertek ilçesindeki belirlenen yerde tekrar birleştirilerek yeniden inşa edilmiş ve ibadete açılmıştı. Caminin taşları üzerindeki bu numaraları bugün hala görmek mümkün.

Tunceli ve Pülümür

Pertek’ten Tunceli’ye doğru hareket ettik. “Pülümür” ve Munzur” çayının birleşmeleri sonucunda oluşan “Uzunçayır Baraj Gölü”, Tunceli’ye ayrı bir güzellik katmıştı.

Pülümür Çayı’nı takip ederek yol almaya başladık. Bir tarafta Pülümür Çayı, diğer tarafta genellikle meşe ağaçlarından oluşan ormanlık alan. Yeşil ile mavi iç içe girmişti adeta. Yeşillikler içinde açan rengârenk çiçekler ve bu çiçeklerin kokusu…

Evet, tabiat tüm güzelliği ile bizi kucaklamıştı.

Tunceli-Pülümür yolunu uzun yıllar sonra ilk defa kullanıyordum. 1970’li yıllarda Bingöl-Erzurum yolu açılmadan önce Erzurum’a bu yoldan birkaç defa gitmiştim. O günkü yol hem bozuk hem dar hem çok virajlı ve hem de birçok yeri stabilizeydi. Daha sonraları bu yol, Bingöl - Erzurum yolunun açılması ve terörden dolayı işlevselliğini kaybetmişti.

O yıllarda Elazığ’ın en köklü seyahat firmalarından olan “Harput, Hazar ve Murat Turizm”, Elazığ-Tunceli-Erzurum-Kars seferlerini yapan tek firmaydı. Bu seyahat firmaları yine Elazığ-Bingöl-Muş-Bitlis-Tatvan-Van-Erciş güzergâhının da tek firmasıydı. 1970’li yıllarda bu şehirlerin kendilerine ait herhangi bir seyahat firması yoktu.  

Kutu Deresi” köprüsünü geçerken bir zamanlar sık orman ağaçlarından gökyüzünün gözükmediği o ihtişamlı görüntüsünü hatırlarken nasıl bir terör ini haline geldiğini de üzülerek düşünmeden edemedim.

O yıllarda bu güzergâh üzerinde dinlenme ve çay molası verilen tek bir yer vardı; “Zağge”. Eskiden olduğu gibi biz de ilk molamızı burada verdik.

Dağın zirvesinden çağlayarak gelen “Zenginpınar Şelalesi”, eski özelliğini kaybetmiş olsa bile halen vadi yamaçlarından oldukça dik bir eğimde çok kuvvetli akarak yolun altından Pülümür Çayı’na karışıyor. Buz gibi suyu, zengin bitki örtüsü, vadinin çarpıcı derinliği, Pülümür Çayı, vadinin karşı yamaçlarındaki sık orman örtüsü, doğal güzelliği ve çarpıcı manzarasıyla o eski güzelliğini muhafaza etmeye çalışıyordu.

Çalışıyordu” diyorum çünkü 1992 yılına kadar açık olan bu tesis terör nedeniyle kapanmış, 23 yıl boyunca harabe halde olan tesis, 2015 yılında yeniden hizmete açılmıştı.

Tunceli Pülümür arası Pülümür Çayı boyunca birçok lokanta ve tesislerin açılmış olduğunu gördüm. Bu tesisleri açanlara da teşekkür etmek gerekir.

Ağlayan kayaları da geçtikten sonra, yolumuzun üzerinde olan Pülümür’e uğramadan yola devam etmek olmazdı. Pülümür merkezde bir tur attıktan sonra ikinci molamızı Pülümür geçidine ulaşmadan vadiye hâkim olan eşsiz doğa manzarasını izlemek için verdik. Bu arada bir kaplumbağa da bize eşlik etti.

Eskiden kış aylarında bu geçidi geçmek öyle her babayiğit şoförün kârı değildi. Bir kış yolculuğunda da bu geçidi aşmak için otobüs şoförümüzün nasıl mücadele ettiğini hatırlıyorum.  

Girlevik Şelalesi

Erzurum-Erzincan kavşağına çıktıktan sonra sola yani batıya, Erzincan’a doğru yöneldik.

Hedefimiz “Girvelik Şelalesi” idi.

Girlevik Şelalesi, Erzincan şehir merkezine yaklaşık 35 kilometre mesafede, Çağlayan Bucağı, Girlevik Köyü'nde bulunmaktadır.

Girlevik Şelalesi, Munzur Dağları’nın yamacında yer alan Kalecik Köyü’nden dokuz ayrı gözeden çıkarak bir dere yatağı vasıtası ile şelaleye kadar ulaştıktan sonra üç kademe halinde ve birçok koldan ve 30-40 metre yükseklikten akan büyüleyici ve tamamen doğal bir şelale...

Kar sularının erimesinin devam ettiği Haziran ayının ilk haftasında bol suyu ile unutamayacağımız bir görsel şölen… 

Öyle nefis bir ortam ki; akan şelalenin sesi ve doğal serinliği, iğde ağaçlarının yeni açmış olan çiçeklerinin kokusu, baharla birlikte açan papatyaların güzelliği, renkleri ile bizi etkilemeye çalışan küpe çiçekleri ve çok sayıda yöreye has faklı bitkilerle bezenmiş bir doğal ortam…

Şelalenin en güzel aktığı bir zamanda orada olmamızın verdiği keyifle; su sesinin eşliğinde eşsiz doğası ve bol oksijenli tertemiz havasıyla hem bedenimizi hem de ruhumuzu dinlendirirken çaylarımızı da yudumladık.

Evet, unutamayacağımız bir görsel şölen izledik.

Kış şartlarında donan şelaleyi ve çevresinde meydana gelen buz sarkıtlarını da izlemeye değer bir görüntü olduğunu düşünüyorum.

Ancak çevre düzenlemesi ve piknik alanları daha iyi düzenlenebilirdi. 

devamı haftaya…

14.07.2023

Süleyman Yapıcı

Günışığı Gazetesi