KAHKAHA KALESİ – 2

dünden devam…

Zaman olur hayâli cihan değer” diyerek Kakhaha / Palu Kalesi’ne yaptığımız hayal ile gerçek arasındaki bu gezimize kaldığımız yerden hep birlikte devam edelim.

Urartular döneminde kışlık başkent olarak kullanılan Palu kalesi, Bizanslılar, Çubukoğulları, Artuklular ve Osmanlılar döneminde de yoğun olarak kullanılmıştı.

Bu medeniyetlerin bizlere miras olarak bıraktığı eserleri görmek için merdivenleri tırmanmaya devam ettik. Dinlenme teraslarında hem biraz soluklanıp dinlendik hem de o eşsiz manzarayı tekrar tekrar izledik.

Kalede bizi ilk karşılayan yerinden kopmuş büyük bir kaya kütlesinin oluşturduğu kaya ambarıydı.

Kaya ambarının yanında kale içi yön levhaları yerleştirilmişti. Kalenin kuzeybatı tarafında bulunan Bizans ve Urartu su sarnıçları, Urartu kaya kitabesi ve Urartu kaya mezarları istikametini ve güzergâhlarını gösteren yön levhasını takip ederek kalenin kuzey batısına doğru yöneldik.  

Kalenin sol tarafına yani kuzey batısına doğru giden patika yol yeniden düzenlenmiş, gerekli yerlere de korkuluklu merdivenler konulmuştu. Patika üzerinde bulunan Bizans Dönemi’ne iki adet su sarnıcından biri olan ve halk arasında “zindan” olarak tanımlanan iki gözlü su sarnıcına ulaştık.

Tek gözlü diğer sarnıçla birlikte dönem koşulları içinde tam donanımlı ve yeterli sayıdaki kale muhafızları ile halkın sığınması durumunda, 5.000 kişiye bir yıl süre yetecek kapasitede olduğunu, yükseklik ve derinlikleri gibi detaylı bilgileri yanı başındaki tanıtım levhasında okuyup öğrendikten sonra yapılan ahşap merdivenlerden içeri süzüldük.

Bu arada unutmadan şunu da ilave edeyim: kaledeki tüm yön ve tanıtım levhaları Türkçe’nin yanında İngilizce olarak da hazırlanmıştı.

Muazzam bir yapı olan bu iki gözlü su sarnıcının içi zemine kadar temizlenmiş, yıkılan yerler onarılmış, yağmur ve kar sularının giriş yaptığı tepedeki oyuk açılmış ve etrafı güvenlik için çevrilmiş, iç kısımlarının ise aydınlatılması yapılmıştı.

Bu büyüklükte bir su sarnıcıyla ilk defa karşılaşıyorduk. İncelemelerimiz bittikten sonra dışarı çıkıp yapılan merdivenlerden aşağı doğru Urartu Kaya Kitabesi’nin önüne geldik. Çevresi temizlenmiş, önündeki alan düzenlenmiş ve gerekli emniyet tedbirleri de alınmıştı.  

Hiç bozulmadan günümüze kadar ulaşan Urartu Kralı Meua’ya ait 2.825 yıllık olan bu kitabe, tarihsel içerikli kitabelerin en görkemlisiydi.  Ana kayaya özenle açılmış, 3.40 m yüksekliğinde, 1.50 m genişliğinde ve 0,30 m derinliğinde düz yüzeye kazınan Urartu çivi yazılı bu kitabeyi hayranlıkla inceledik. Hemen yanı başında bulunan tanıtım levhasından da çevrisini okuduk.

O dönemde Palu’nun isminin “Şebeteria” olduğunu, Menua’nın yöredeki fetihlerini, Malatya kralı ile yaptığı antlaşmayı ve yaptırdığı “Haldi Tapınağı”nı bu kitabeden öğrenmiş olduk.

Bu kitabenin günümüze kadar hiç bozulmadan gelmesinin sebeplerinde biri de kitabenin son paragrafındaki Menua’nın bu kitabeye zarar verenler için yaptığı bedduasının bir etkisi olmalıydı.

Kitabenin hemen arkasında zemindeki kayaya oyulmuş, büyük bir tandır görüntüsünde olan Urartu su sarnıcının içi temizlenmiş, etrafı ise korkulukla çevrilmişti. Urartu döneminde bu ve diğer kaya su sarnıçları ile gerekli su ihtiyaçları karşılanıyordu.

Merdivenlerden aşağı doğru Urartu kaya mimarlığının en muhteşem ürünlerinden olan 1 nolu kaya mezarının önüne geldiğimizde bizi yine her iki dilde hazırlanan tanıtım levhası karşıladı. Kesit ve kroki çizimleri, ebatları ve özellikleri ile ilgili detaylı bilgileri okuduktan sonra içeri girdik. Büyük ana kayanın oyularak yapıldığı ana odayla birlikte dört oda tabana kadar temizlenmiş, duvarlarda ve tavanlarda bulunan yazılar silinmiş, aydınlatılmaları yapılmıştı. Karşı odanın uç köşesinde bulunan yaklaşık 3 m yüksekliğinde yumurta biçimindeki iskelet toplamak için kullanılan kuyu da temizlenerek aydınlatması da yapılmıştı.

Hemen alt tarafında bulunan dört odalı 2 nolu kaya mezarına yöneldik. Aynı güzellikleri ve yapılanları burada da gördük. Geri dönerek Kitabe’nin önünden aşağı doğru inen merdivenlerden iki odalı 3 nolu kaya mezarının önündeki düzlüğe geldik. Bu alan tamamen düzeltilmiş etrafı ise korkuluklarla çevrilerek güven altına alınmıştı. Mezar kapısının doğusunda 1.10x2.00 m ölçülerinde üstü az kavisli ve kemerli kayaya oyularak yapılan tapım nişini inceledikten sonra 3 nolu kaya mezarını da gezdiğimizde şunu anlamış olduk:

Palu kalesi, Urartu kaleleri arasında çok odalı üç kaya mezarı barındıran tek merkezdi. Bu mezarlar aynı zamanda üst düzey yöneticilerine ait olduğunu doğrulamakta ve dolayısıyla Palu’nun Şebeteria adıyla Urartu’nun batı başkenti ve gözdesi olduğunu da ortaya koymaktaydı.

Bu düşünceler içinde 3 nolu kaya mezarının önündeki düzlükte Eski Palu (Zeve) ile birlikte güzel manzarayı izleyip dinledikten sonra geldiğimiz merdivenleri tırmanarak geri döndük. Kaya kitabesinin üst kısmında bulunan yine tandır biçiminde bir öncesinden daha küçük olan Urartu su sarnıcının da içi temizlenmiş ve etrafı korkulukla çevrilerek emniyet tedbirleri alınmıştı.

Haldi Tapınağı’nın izlerini aramak, diğer yapıları ve yapılanları görmek için kalenin zirvesine doğru yeni yapılan korkuluklu merdivenleri tırmanmaya başladık.

Bakalım nelerle ve ne gibi sürprizlerle karşılaşacağız…

devamı yarın…

Süleyman Yapıcı

23.05.2023

Günışığı Gazetesi