YENİ BİR KOALİSYON MU? ERKEN SEÇİM Mİ? ASKERİ DARBE Mİ?...

Koalisyon ortakları muhalefette iken mangalda kül bırakmayan iki anahtar gibi vaatlerle seçmenlerden ödünç oy isteyerek iktidara geldiler. Kendilerinden önceki ANAP hükümetini dış politikada, enflasyonda, terörde, sosyal adale­tin dengesiz dağılımında, vatana ihanet olarak kabul ettikleri çekiç güç ve benzeri konularda eleştirerek beceriksizlikle suçlayarak iktidar koltuğuna sahip oldular.

Verdikleri bütün sözlerini yerine getirip getirememe konu­sunda koalisyon hükümetinin düştüğü durum ortadadır. Çünkü görünen köy kılavuz istemez.

Başbakan Süleyman Demirel, kurmuş olduğu hükümeti 4-5 ay önce tenkit edenlere;"daha bir kaç aylık hükümeti tenkit et­mek insafsızlıktır. Bir çocuk bile ancak 9 ayda doğuyor" diye­rek karşılık veriyordu.

Nitekim Demirel'in dediği oldu ve koalisyon 9 ay sonra 6 oklu bir çocuk doğurdu.

Yeniden doğan CHP'ne geçişlerle birlikte meclis aritmetiği de değişti. SHP 88 milletvekilliğine sahip iken 52 milletvekiline düştü.

SHP'ne verilen bakanlık sayısının aynen devam etmesi DYP içindeki huzursuzlukların baş sebebini teşkil etmektedir.

Meclis aritmetik desteği 226'ya düştü düşecek diye parmak hesapları yapılırken, mecliste milletvekili transferleri büyük bir hızla devam etmektedir.

Sağda ve solda iki büyük partinin birlikte hükümet kurmasını büyük bir hasretle bekleyenler, hatta "12 Eylülden önce böyle bir koalisyon olsaydı askeri darbe yapmazdık" diyenlerin bek­lentisi boş çıkınca yeni koalisyon fikirleri üretilmeye başlandı.

Koalisyonun tehlikeye girmesi ile MÇP veya CHP'nin koalis­yonda yer almasına SHP kanadının razı olması mümkün değildir. Razı olunduğu anda İnönü, ekibi ile birlikte kendi in­fazını imzalamak olduğundan buna yanaşması mümkün değildir.

DYP-SHP-MÇP veya DYP-SHP-CHP veya DYP-SHP-HEP veyahut da DYP-ANAP veya ANAYOL koalisyonlarının olabi­leceği gibi senaryolar üretilmektedir. Burada dikkati çeken en önemli husus ise RP'nin koalisyondan (iktidardan) uzak tutma çabalarından kaynaklanmaktadır.

CHP'nin siyasi hayatına yeniden katılımı ile "erken seçim" lafı da gündeme giriverdi. Daha 1 yıllarını bile doldurmayan mil­letvekillerinin erken seçime sıcak bakmayacakları ortadadır.

Ancak meclisteki milletvekillerinin yüzde ellisi, seçimlerin üzerinden 1 yıl geçmeden parti değişmiş ve değiştirmeye de­vam ediyorsa, herkesin yerini alacağı bir erken seçim şart ola­caktır gibi gözüküyor.

Şu anda erken seçimden çok korkan ve seçimlerin mümkün olduğu kadar geç olmasından fayda uman ANAP genel başkanının erken seçimden bahsetmesi düşündürücüdür.

SHP dağılma çizgisi ve son çırpınışları içinde iken, CHP'nin teşkilatlanmasını tamamlamadan ve istifacılara gözdağı ver­mek için baskın bir erken seçimden söz eder olması düşündürücüdür.

DYP ise, 10 aylık iktidarı boyunca önemli bir yıpranma sürecini yaşadığını bildiğinden, tüm partiler tam bir kargaşa içindeyken toparlanmalarına fırsat vermeden baskın bir erken seçime yeşil ışık yakarak son bir şans yakalamak istemesi, ufukta yeni bir erken seçim mi gösteriyor?

Bütün bunlara rağmen politikanın sağlam bir zemine otura­bilmesi ve her partinin kendi gücü nispetinde Millet Meclisi'nde temsil edilmesini sağlamak için mevcut seçim kanun­larının değiştirilmesi gerekmektedir.

7 defa iktidara gelen, her geldiğinde ülkeyi kilitleyen ve so­nunda bunalımların kendi boyunu aştığı zaman her defasında Demirel'in koltuğunu nasıl kaybettiğini herkes bilmektedir.

Demirel kendisine has fırsatçı tavrıyla meseleleri daha da çıkılmaz hale getirmesinin yanında SHP genel başkanı İnönü'nün ise, Koalisyon ortaklığını kaybetme korkusu ile Baba'nın eteğinden tutunmuş onun hızlı ayak oyunları karşısında sağa sola savrulup durmaktadır.

İşte her nedense yeniden artar terör olaylarına ilişkin olarak "darbe" söylentileri ayyuka çıktı. Darbe simsarları, darbe me­raklısı bir takım kalemşorlar ve sivil paşalar yeniden sahnedeler. Her zaman olduğu gibi zaman zaman askerleri uyandırıp "Hadi daha ne duruyorsunuz ülke elden gidiyor" diye teşviklerde bulunmaya geçmişte olduğu gibi söylemeye başladılar.

Gazetelerde çarşaf çarşaf darbe senaryoları üretilmeye başlandı şu anda bu bir gerçektir ki; en kötü Demirel en iyi darbeden daha iyidir. Çünkü seçilmiştir.

Şu da bir gerçektir ki; bu ülkenin bir darbeye daha gücü, ta­kati ve tahammülü yoktur.

07.10/ 15.10.1992

Abdullah Haşim (Süleyman Yapıcı)

Devran

Paludevran Gazetesi