ZELZELE DESTANI

Yine soğuk bir kış günüydü.

24 Ocak’ta meydana gelen deprem üzerinden bir yıl geçti.

Halen depremle yatıp depremle kalkıyoruz.

TOKİ’nin rant kaygısı ve vurdum duymaz tavrı,

Kentsel dönüşüm kargaşa ve muamması,

DASK’ın mağdur ettikleri gibi onlarca problemlerin bir yıl geçmesine rağmen halen devam etmesi…

Depremin izleri bir ömür boyu zihinlerde ve kalplerde taşınacak gibi.

Çünkü doğal afetler içerisinde insanları en çok etkileyen depremlerdir.

Gözyaşı ve acılar içerisinde eskilerin “küçük kıyamet” dediği depremlerden birini daha yaşadık.

Günlerce/aylarca deprem görüntüleri, deprem haberleri ile dolup taştık.

Bizden büyük ve bizim yaşımızda olanlar bilir.

Meydana gelen depremlerin, acı olayların arkasından eskiden destanlar yazılırdı.

Depremler, doğal afetler, trajik ölümler, cinayetler, dermansız hastalıklar sonucu hayatını kaybedenler, gidip dönmeyenler, sevdiğine kavuşamayıp genç yaşta ölenler gibi facia boyutunda yaşanan ibret verici olayları konu alan destanlar, Anadolu’nun tüm kentlerinde dilden dile dolaşırdı.

Destancılar, omuzundan aşağı çapraz bağladığı, heybe-torba karışımı çantasına doldurduğu üçüncü sınıf saman kâğıtlara tek yaprak olarak basılmış destanlarını acıklı bir tavırla yanık yanık yüksek sesle okurlardı.

Daha sonraları dörtlüklerini önceden kaydettiği boynuna asılı teypten sesli olarak dinletip bazen de teypteki kendi sesine düet yaparak kasabaları, köyleri, mahalleleri, meydan ve pazarları, kentin kalabalık yerlerini dolaşarak hediyesi 5, 10, 25 kuruştan satarlardı.   

Bir halk edebiyat türü olan bu destanlar, 1970’li yılların sonuna kadar meydanlarda, cadde ve sokaklarda, günlük yaşamın bir parçası haline gelmişti.  

Uzak geçmişten yakın geçmişe kadar yazılan bu destanların içinde “Zelzele Destanları” ayrı bir önem taşırdı.

Deprem ile ilgili yazılan bu destanlar, aradan yüzlerce sene geçmesine rağmen zaman, mekân ve şahıslar aynı bugünkü gibi…

Bizim günlerce/aylarca yazılı, görsel ve sanal medyada izlediğimiz deprem haberleri, yorumları,

Binaların yıkılması, un ufak olması,

Yangınların çıkması,

Enkaz altında canlı kurtulanlara herkesin sevinmesi,

Yıkılan binalara ve vefat edenlere herkesin üzülmesi,

Milletin yekvücut olması…

Bu destanların da konularıydı.

Bu gibi afet ve felaketler din, dil, ırk ayrımı gösterilmeden herkesin gönlünü dağlar, hep beraber ağlanır, hep beraber gülünürdü.

İşte bu destanlardan biri 1730 yılında Harput’ta doğmuş ve 1830’da İstanbul’da vefat etmiş Ermeni halk şairi Minas Cerenyan/Ceryanoğlu’a aittir.

Cerenyan, yüzyılın depremlerinden kabul edilen 22 Mayıs 1766 yılında meydana gelen ve “Zelzele-i Şedide” olarak isimlendirilen İstanbul depreminden sonra yaşanan facia ve acıyı destanlaştırdı.

Ceranyan, birçok binanın temelinden söküldüğünü, birçok sarayla kervansarayları, sayısız minareyi, muhteşem kemerleri yıkan büyük depremin çok sayıda cana mal olduğunu, İstanbul’un “açılmış gül iken solduğunu” söylemekte, “bütün bunlar günahlarımız için vuku buldu ve sefaletimize nasihat oldu” demektedir.

Şaire göre İstanbul, “günah sebebinden” kazaya uğramış, “helalle haram birbirine karıştığı için” bu olay yaşanmış ve “yetmiş iki millet yolundan aştığı için” yer titremiştir.

Destanı okuduğunuzda göreceksiniz ki; mısralarda konuşan sanki Ermeni bir şair değil dini bütün bir Müslüman…

Destanı, Kevork Pamukcıyan’ın Tarih Konuşuyor” dergisinin Mayıs 1966 (c. 5, Sayı: 28) nüshasında “1766 Büyük İstanbul Zelzelesi” başlıklı yazısından orijinaline dokunmadan aktarıyorum:

 

DESTAN ISDANBOL ÜZRE

Hey ağalar size tarif ideyim,

Bir zalim titreme aldı Istanbol

Ortalığı yıkıp berbat iyledi,

Bir zeman çalkalandı Isdanbol.

Günahınız zemininden arşa çıkdı,

Cenabil Barinin göynünü yıkdı,

Bir nazar iyledi hışmilen bakdı,

Çeyreginde veran oldi Isdanbol.

Şol güzel Isdanbol bahçeli bağli,

Döşemesi mermer köşgli sarayli,

Güzel bezesdenli çarşi pazarli,

Açılmış gül idi soldi Isdanbol.

Beş vaktini kılan sulu camiler,

Hakka ezan okunan minareler,

Yıkıldi çok hanler hisabsız evler,

Ağlamak fiğanden doldi Isdanbol.

Çarşuler kopandi evler boşandi,

Meydanlari çadir ilen döşendi,

Herkes kendi kabahatın düşündi,

Ken ilen kayğilen daldi Isdanbol.

Zere alem küfre zinaye düşdi,

Helal haram birbirine katışdı,

Yalan yanğlış sorarsan hatden aşdı,

Ondan bu kazayi buldi Isdanbol.

Çok binalar temelinden söküldü,

Neçe kimselerin beli buküldi,

Cümlenin gözünden kan yaş döküldi,

Haşa ki günahın bildi Isdanbol.

Yetmişiki millet yolundan aşdi,

Ondan yer titredi mizanın bozdi,

Niçe binalerin temelin kaldi,

Neçasini yari buldi Isdanbol.

Haçan halk ki şöyle şaşıp kaldılar,

Yalvarıp Hakka ibadet kıldılar,

Her diyar işidip haber aldılar,

Söyledilerki yıkıldı Isdanbol.

Isdanbol dediyin böyük hanedir,

Evlüler yataği bir tanedir,

Hak keremdir demen sonui fenadır,

İnşallah gine şenlerdi Isdanbol.

Ceryan oğlu sözün burade kalsın,

Şükür bu sahete Hürkar sağ olsun,

Mevla Kendisine ömürler versin,

Açıldı bezesden güldi Isdanbol.

 

25.01.2021

Süleyman Yapıcı

Günışığı Gazetesi