BU ATEŞ DÜŞTÜĞÜ YERİ DEĞİL, HEPİMİZİ YAKTI
Ateş düştüğü yeri yakar.
Ateş düştüğü yeri yakar cümlesi, günlük hayatta sık kullanılan kelimeler arasında yer alıyor.
Hem sosyal medyada hem de gündelik yaşantıda kullanılan ateş düştüğü yeri yakar kelimesi, uzun yıllardan beri, özellikle de son yıllarda yaşanan terör olayında şehit olanlar için, semavî ve arzî afet, felaket ve musibetlerle birlikte daha çok kullanılmaya başlandı.
Ateş düştüğü yeri yakardan maksat; “bir acıyı onu çekenden başkası tam anlayamaz veya aynı ölçüde üzülemez” anlamında kullanılan bir söz/deyim.
Ülkemizde yaşanan felaketlerle birlikte, artık ateş düştüğü yeri değil, hepimizi yakıyor.
24 Ocak’ta meydana gelen Elazığ depreminden sonra, 30 Ekim’de İzmir depremini yaşadık.
On ay sonra yeniden bir kez daha yandık, bir kez daha yıkıldık.
Türkiye, Elazığ’dan sonra İzmir’de meydana gelen deprem ile bir daha sarsıldı.
114 can kaybı…
Gözlerimizin önünde nice hayatlar kaydı.
Acılarıyla, umutlarıyla, özlemleriyle, aşkıyla, sevgi ve nefretiyle, korkusu ve cesaretiyle dopdolu hayatlar söndü.
Ateş düştüğü yeri yakar derler ama bu ateş hepimizi yaktı,
Hepimizin içi yandı,
Hepimizin canını acıttı,
Hepimizi yasa boğdu.
Ölen insanların, ölen bebelerin acısını yüreğimizin derinliklerinde hissettik.
Bir kez daha “kimse yok mu?” diye seslenen deprem mağdurlarına 83 milyon “biz varız” diye haykırdı.
Bu depremde de tüm Türkiye tek yürek oldu, millet olarak kenetlendi.
Evet, bu acıyı yüreğimizde biz Elazığlılar olarak bir daha hissettik, bir daha yaşadık.
Çünkü damdan düşenin halinden damdan düşen anlar.
Depremin her aşamasında aynı sahneleri İzmir halkıyla birlikte yaşadık.
114 can için onlarla birlikte üzüldük, onlarla birlikte ağladık.
Elif ve Ayda bebeklerin enkazdan sağ olarak çıkarılmasıyla onlarla birlikte sevindik.
Kim ne derse desin bu defa ateş düştüğü yer ile birlikte hepimizi, tüm Türkiye’yi yaktı.
Her ne kadar uzaktan görüp izlesek de, üzüntümüzü dile getirsek de; bu defa ateş düştüğü yer ile birlikte hepimizi yaktı.
Depremin asıl acısı bundan sonra hissedilecek.
Kışın soğuk günleri yaklaşıyor,
24 Ocak’tan sonra kışın en soğuk günlerini yaşayan biz Elazığlı depremzedeler, İzmirli depremzedelerle birlikte üşüyecek, soğuk günleri birlikte yaşayacak.
Ateş düştüğü yeri yakıyor bu bir gerçek. Ancak bu ateş, tüm Türkiye’yi özellikle de daha yarası taze olan biz Elazığlıları da yaktı.
Türkiye olarak yüreğimiz, içimiz yanıyor…
Ateş düştüğü yer ile birlikte bizleri de yakıyor…
Cenab-ı Hakk milletimizi, ülkemizi her türlü beladan, musibetten, tüm doğal afet ve felaketlerden, hastalıktan muhafaza etsin.
İzmir depremimde vefat edenlere Allah’tan rahmet ve yakınlarına sabr-ı cemil, yaralılara da acil şifalar diliyorum.
Gönüllerimiz ve dualarımız sizinle…
Bu deprem bir daha gösterdi ki deprem öldürmüyor; akılsızlık, ihmâl, inşaat sektöründe yüksek kâr hırsı, hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet, yağma, talan, bilgisizlik, hukuksuzluk, vurdumduymazlık, dalkavukluk, yalakalık öldürüyor.
09.11.2020
Süleyman Yapıcı
Günışığı Gazetesi