DEPREM FIRSATÇILARI

Deprem ve deprem sonrası en çok konuşulan telaffuz edilen kelime “fırsatçı” ve “fırsatçılık  kelimeleridir.

Fırsatçı; “yararlanabileceği en uygun zamanı bekleyen, uygun zaman kollayan, uygun zaman buldu mu her şeyi yapabilen (kimse).

Fırsatçılık; “güç durumlarda, davranışlarını ahlak kuralları veya düzenli bir düşünceden çok, çıkarlarına uyacak biçimde ayarlamayı amaçlayan tutum.

Yerel ağızda bu kelime; “fırsant” veya “fursant” diye telaffuz edilir.

Bir felaket, bir acı, bir trajedi yaşandığında, toplumda iki tür insan ortaya çıkar; iyiler/merhametliler ve az da olsa kötüler/merhametsizler, fırsatçılar…

İyi insanlar/merhametliler hemen yardıma koşar, bir şeyler yapmak için çırpınır ve yaralara merhem olmaya çalışırlar.

Kötüler/merhametsizler, fırsatçılar ise; hırsızlık, rantçılık, istismarcılık, yağmacılık, karaborsacılık, dolandırıcılık yapmanın yanında; ırkçı, dinci, mezhepçi ayrımcılığı yaparak fitne çıkarmaya, milli birlik ve beraberliği, dayanışmayı yıkmaya çalışırlar.

İşte biz bunlara azınlıkta olsalar da “deprem fırsatçıları” diyoruz.

Deprem fırsatçıları da deprem sonrası, ana baba günü atmosferinde, halkın can derdine düştüğü bir zamanda, içte ve dışta ortaya çıkarlar.

Bunlar; vicdanları kararmış, sözde insan/adam, hatta Müslüman geçinen bir sürü iki ayaklı hilkat garibesi tipler…

Bu tipler, genellikle felaket zamanlarının ortaya çıkardığı tiplerdir.

Deprem aynı zamanda nasıl bir ahlâkî deprem ve ahlâkî bir erozyon ile karşı karşıya kaldığımızı da gösterirdi. Fay hattının oluşturduğu yarıktan gözüken ahlaksızlar mide bulandırdı, tiksindirdi.

Kimilerinin fay hattı gibi “ar damarı” çatladı.

Bunlar; yüzlerine tükürülecek deprem vicdansızları, fırsat tacirleri, felaket tellallarıdır.

Koyun can derdinde kasap et derdinde” ve “kurt da dumanlı havayı severmiş!

Şu edepsizlerin yaptıklarına bir bakın hele…

İnsanlar deprem sonrasında inim inim inlerken fırsat düşkünlerine bir bakın hele…

Kimileri depremzedelere gelen yardımları hiç ediyor.

Kimileri hakkı ve ihtiyacı olmadığı halde gelen yardımları kendine veya yakınlarına alıyor.

Kimileri kiralık ev fiyatlarını yüz de yüz artırıyor.

Kimi nakliye ve evden eve taşımacılık fiyatlarını ikiye katlıyor.

Kimi bir çadır yerine beş çadır alıyor.

Kimi battaniye fiyatını yüzde üçyüz arttırıyor.

Kimileri malzemeleri hurda niyetine yok pahasına satın almaya çalışıyor.

Kimileri boşalan veya terkedilen evleri yağmalıyor.

Kimileri de deprem sonrası onarım ve tadilatlar için pusuda bekliyor.

Kimi iş alma adına, yöre esnafını, mülk sahibini, devleti dolandırma hesabı yapıyor.

Kimileri sosyal medya hesapları üzerinden korku ve panik oluşturacak şekilde gerçek dışı paylaşımlarda bulunuyor.

Kimisi depremin ardından çirkin ifadelerle sosyal medyadan provokasyona imza atıyor.

Kimi siyasi rant ve reklam peşinde koşuyor.

Kimileri kavmiyetçilik, ırkçılık, mezhepçilik gibi ayrımcılık yaparak bozgunculuk ve fitne çıkarmaya uğraşıyor.

Kimi iğrenç sözlerle nefret kusuyor.

Kimileri devletin malını deniz görerek domuzluk yapıyor.

Kimisi göçük altındaki insanlara ait görüntüleri paylaşarak kendi reklamını yapıyor.

Kimisi deprem konusunda uzman kesilerek ukalalık yapıyor.

Kimisi “ben söylemiştim” diyerek kehanette bulunuyor.

Kimisi dinimize ya da Allah’a sataşıyor.

Kimileri de Elazığ halkına ileri geri söz söyleyerek hakaret ediyor.

Bu deprem, bazılarımıza ahlaki değerlerini ve insanlığımızı unuttururken, bazılarımıza da hatırlattı.

Yaşanan bu gibi olumsuzluklara rağmen “kimse yok mu?” diye seslenen deprem mağdurlarına 80 milyon “biz varız” diye haykırdı. Bu deprem aynı zamanda bize Sosyal Devlete ne kadar ihtiyacımız olduğunu da gösterdi.

Tüm Türkiye depremden sonrasında tek yürek oldu, millet olarak kenetlendi.

Deprem anının hemen sonrasında devletimizin çeşitli kurum ve kuruluşlarıyla organize bir şekilde olay yerine intikal etmesi, hızlı bir şekilde arama kurtarma faaliyetlerine başlaması, başta AFAD ve Kızılay olmak üzere çeşitli STK’ların destek ve yardımları takdire şayandır.

Bu depremle birlikte kıyamet ve ölümü yeniden hatırladık, millî birlik ve beraberliğimizi pekiştirerek çıktık depremden.

Felaketler, afetler arka arkaya geliyor. Geçen yazımızda da belirttiğimiz gibi kendi afetimizi kendi ellerimizle hazırlıyoruz.

İnsanların kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu. (…)” [Rum:41]

Allah’a Hz. Yunus’un lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü mine’z-zâlimîn” [Enbiya: 87] ifadesiyle yalvarıyoruz.

İdlib’de, Elazığ ve Malatya’da, Van’da, Sabiha Gökçen Havaalanı’nda vefat edenlere Allah’tan rahmet ve yakınlarına sabr-ı cemil, yaralılara da acil şifalar diliyorum.

Cenab-ı Hakk, bizleri, ilimizi, bölgemizi, ülkemizi ve İslam âlemini tüm doğal afet ve felaketlerden muhafaza eylesin.

Allah fırsatçılara meydan vermesin. Amin.

 

10.02.2020

Süleyman Yapıcı

Günışığı Gazetesi