ALLAH VE RESULÜ’NÜN ÖNÜNE GEÇMEK
“Ey iman edenler! Allah'ın ve Resulü’nün önüne geçmeyin. Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah işitendir, bilendir.” [Hucurat: 49/1]
“…Allah'ın ve Resulü’nün önüne geçmeyin…” ibaresi, bir mecaz türüdür. Bu ifade aynı zamanda Allah ve Resulü’nün emir ve yasaklarına karşı gelmekten bir nehiydir.
Bu ibare, yasaklanan davranışları kitap ve sünnet mihengine vurmaksızın hareket edenlerin durumlarının çirkinliğini ve edebe aykırılığını tasvir etmektedir.
Bu ayet; Kur’an ve Sünnet esaslarına uygun olmayan herhangi bir işin yapılmasına izin vermemekte, Allah'ın kitabına ve Resulullah (s.a.v.)’in sünnetine muhalefeti yasaklamakta, müslümanları Kitap ve Sünnet’e aykırı davranmaktan sakındırmaktadır.
Bu ayet; Allah'a ve O'nun Peygamberine karşı takınılması gereken terbiyenin, emir alma ve yerine getirme konusunda bir sistemin ifadesidir.
“Önüne geçmeyin” ifadesi ise; “geçmeyin ve geçirmeyin” anlamını taşımaktadır.
Bu yasaklamaya göre mümin; gerek hüküm, karar ve tercihlerinde ve gerekse davranışlarında Allah ve Resulü’nün önüne geçmemekle yükümlü kılınmaktadır. Yalnızca “Allah’ın...” demek yeterli olacağı halde Resulün de zikredilmesi, onun dinin tebliği yanında dini açıklama, uygulama ve ilâhî bildirime dayalı olarak tamamlamadaki önemli rolüne işaret edilmekte; Resul’e itaatin de dolaylı olarak Allah’a itaat manasına geldiği gerçeğinin altı çizilmektedir. Hz. Peygamber (s.a.v.)’e saygı duymanın ve onun emirlerine boyun eğmenin farz olduğuna da bir işarettir.
“Allah’ın önüne geçmek”, Kur’an’ın hükmü üzerine bir hüküm beyan etmektir. Allah’ın haram dediğine helal, helal dediğine haram demek Allah’ın önüne geçmektir.
“Resulü’nün önüne geçmek” ise, Resulullah’ın hükmü üzerine bir hüküm beyan etmektir. Kim ki, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in sünnetini beğenmez, hadislerini kabul etmez ve Peygamberimizin sözü üzerine bir görüş beyan ederse, işte bu kişi, Peygamberin önüne geçmiştir.
“Allah ve Resulünün önüne geçirmemek”; önemi ve değeri ne olursa olsun –kişinin kendi nefsi dâhil– hiçbir kimsenin irade ve rızasını, Allah ve Resulü’nün irade ve rızasının önüne geçirmeme, onu buna tercih etmeme, önceliği ilâhî irade ve rızaya verme anlamına gelmektedir.
“Allah’ın ve Resulü’nün önüne geçmeyin” demek; bütün işlerinizde Kur’an’a ve Resulullah’ın sünnetine tâbi olun demektir.
“Allah ve Resulü’nün önüne geçmeyin” demek; kendi fikir, arzu ve görüşlerinizi Allah ve Resulü’nün görüşünün önüne geçirmeyin veya ondan üstün tutmayın; kendi görüşünüze Allah ve elçisinin görüşünden fazla itibar etmeyin, kendi fikirlerinizi, arzularınızı Allah ve Resulü’nün emirlerinin önüne geçirmeyin veya ondan üstün tutmayın demektir.
“Allah ve Resulü’nün önüne geçmeyin” demek; görülecek işte, alınacak kararda, konulacak tavırda... her ne ise onda haddi bilmek demektir.
“Allah ve Resulü’nün önüne geçmeyin” demek; Kitap ve Sünnet'in ahkâmını göz önüne almaksızın acele veya baskı ile bir işe kalkışmayın demektir.
“Allah ve Resulü’nün önüne geçmeyin” demek; din ve dünya işlerinde, söz ya da fiili olarak, Allah'ın sözünün ve Resulü'nün hem sözünün ve hem de fiilinin önüne geçmeyin, Allah ve Resulü‘nün belirlediği esaslara göre hareket edin demektir.
“Allah ve Resulü’nün önüne geçmeyin” demek; Resulullah (S.A.V)’ın söylediklerine karşı çıkmayın, O’nun hüküm verip uyguladığı bir konuda siz hüküm vermeyin, onların emirlerinin dışına çıkmayın, onların emir ve yasaklarını dinleyin demektir.
“Allah ve Resulü’nün önüne geçmeyin” demek; Allah’ın kitabına ve Resulullah (s.a.v.)’ın sünnetine ittiba edinin, O emirleri kendinize rehber edinin, Nefsinizin ve şeytanın isteklerini ön plana çıkartmayın demektir.
“Allah ve Resulü’nün önüne geçmeyin” demek; gerek yapacağınız ve gerek çekineceğiniz her hususta, her söz ve fiilde Allah ve Resulü‘ne tâbi olun demektir.
“Allah ve Resulü’nün önüne geçmeyin” demek; dinî bir mes’elede; kendiliğinizden, Kitap ve Sünnet’e müracaat etmeden herhangi bir hükme varmayın, Kitap ve Sünnet’e aykırı söz söylemeyin, hüküm vermeyin demektir.
Bu ibare ile aynı zamanda mü’minlere, adeta adab-ı muaşeret dersi verilmektedir.
Bu yasağı hiç umursamayıp, hadisleri ve sünneti hafife alanlar, inkâr edenler bu halleriyle Peygamberimizin önüne geçmiş ve bu ayete muhalefet etmişlerdir.
Müslümanların bir kısmı, kendi görüşlerini veya başka bir beşerin görüşünü Kur’an’ın önüne geçirip dini hüküm olarak insanlara sunmaktadır.
Beşeri görüşü veya düşünceyi vahyin ve onu tebliğ edenin önüne geçirmek yasaklandığı için haramdır.
Başkalarının arzularına ve isteklerine göre fetva vermek de Allah’ın ve Resulü’nün önüne geçmektir.
Bu ayet, Hz. Peygamber (s.a.v.) zamanında yaşayanlara “irade ve kararlarında, fiil ve davranışlarında onun önüne geçmemek, onu beklemek, gözetmek, peşinden gitmek, onun izniyle hareket etmek” vazifelerini yüklemiştir.
Peygamber (S.A.V.)’den sonra gelenlere de “Allah ve Resulü’nün hüküm verdiği konularda Kur’an ve Sünnet’in önüne geçmemeyi” tembihlemiştir. Müslüman’a takınması gereken edep ve terbiye öğretilmiştir. Haddi bilmeyi öğütlemiştir.
Biz bu edepli davranışı Sahabe hayatında görmekteyiz.
Bu gün ise, haddini bilmez bazı edepsizler, Allah ve Resulü’nün önüne geçmekle kalmamış, kendi görüş ve düşüncesini teyit ettirmek için edepsizce; “Kanaatim odur ki (Muhammed as) bugün yaşamış olsaydı, farklı bir uygulamaya geçerdi” gibi hezeyanlar ileri sürmektedirler. Hz. Âdem’den beri uygulanan ve Peygamberimizin de hayatı boyunca uyguladığı bir hükmü beğenmeyip değiştirme cesaretini kendinde bulabilmektedir.
Birinin kişisel görüşleri ve tercihleri Hz. Peygamber tarafından duyurulan kesin yasal buyrukların ve/veya ahlakî kayıtların üstüne çıkmamalıdır.
İnanmak bedel ödemektir. Bedelini ödemediğiniz bir inanca sahip olduğunuzu iddia edebilirsiniz, fakat inancınızda hiçbir zaman samimi olamazsınız. Bu durum bütün emir ve yasaklar için geçerlidir.
Emredilenleri yapmak mümin için bir bedel ödemekse, nehyedilenlerden kaçınmakta aynı şekilde bedel ödemektir.
Bu bedeli ödemek, ancak kendisini dine uydurma gayretinde olan hakiki inananların harcıdır. Dini kendilerine uydurma gayretinde olanların değil.
Allah ve Resulü’nün önüne geçerek, ayetleri tartışarak, sünneti reddederek hiç kimse haddini aşmasın, bu dini kendine uydurmaya kalkmasın!
Allah ve Resulü’nün önüne geçip Kur’an’ı tartışıyorsanız, sünneti reddediyorsanız kısaca bedel ödemek istemiyorsanız, yüreğiniz ve cesaretiniz de varsa kurun kendinize bir din, yazın bir kitap, ibadetleri, yasakları kendi kafanıza göre belirleyin.
Ama Allah ve Resulü’nün önüne geçerek haddinizi aşmayın ve edepsizlik yapmayın.
16.09.2019
Süleyman Yapıcı
Günışığı Gazetesi