TEVAZU; İNSANIN DEĞERİNİ YÜKSELTİR, ŞEREFİNİ ARTTIRIR
Kur’an-ı Kerim Şuara 215, Hicr 88 ve İsra 24. ayetlerinde “وَاخْفِضْ جَنَاحَكَ / vahfid cenaheke” deyimi geçer.
Bu deyim; kanadını indir, alçak gönüllü/tevazu sahibi ol ve kol kanat ger anlamlarına gelmektedir.
“Vahfid cenaheke”; kibirlenmemek, böbürlenmemek, büyüklük taslamamak, kendini küçük görmek, alçak gönüllü olmak, kol kanat gerip saygıda kusur etmeyerek insanlara merhamet duyguları kabarmış bir vaziyette yaklaşmayı emreden bir terimdir.
Kuş, konmak istediğinde kanatlarını indirir, uçmak için çırpındığında ise kanatlarını açar /gerer/kaldırır. Konma esnasında kanatlarını indirmesi, tevazu ve şefkat/merhamet için mesel yapılmıştır ki, tevazu anlamında kullanılmıştır.
Tevazu; alçakgönüllülük, gösterişsizlik, kibirli olmamak, yalınlık anlamlarına gelmektedir.
Kibrin karşıtı olup kişinin başkalarını aşağılayıcı duygu ve davranışlardan kendini arındırmasını ifade eder. Bu terim/deyim; aşağıdaki deyimle Türkçemizde en güzel şekilde dile getirilmiştir:
“Alçakgönüllü/olmak: Böbürlenmeyen, büyüklük taslamayan, kibirlenmeyen; kendini olduğundan küçük gösteren; büyüklük taslamamak, tevazu sahibi olmak, kendi değerini herkesinkiyle bir tutmak, kendini olduğundan daha aşağı bir düzeyde saymak.”
Tevazu sahibi insana “mütevazı” denir.
Tevazu; insanlara şefkat kanatlarını indirip, yumuşak davranmaktır.
Tevazu; aza razı olma ve halkın yükünü çekmektir.
Tevazu; bir kimsenin akranlarına ve kendisinden aşağı mertebede olanlara karşı gösterdiği alçak gönüllülüktür.
Tevazu; Hakk’a teslim olmak ve hükmüne itiraz etmemektir.
Tevazu; şefkatli olmak, benliği kırmaktır.
Tevazu; kibirden, çalımdan; gururdan vazgeçmenin adıdır.
Tevazu; aşırı alçak gönüllülük değil, vakur olmaktır.
Tevazu; toplumda kin beslemeyi ve birbirinden uzaklaşmayı önler, huzur ve kaynaşmaya vesile olur, böylece bir sevgi ortamı oluşturur.
Onun için tevazu;
Herkes için güzel olmasına rağmen âlimde, zenginde ve idarecide daha güzeldir.
Merhameti, şefkati, cömertliği ve adaleti doğurur. Allah'tan korkmayı ifade eder. İnsanın değerini yükseltir, şerefini arttırır.
Önemli olan mütevazılık kisvesinde kibir satmamaktır.
Yukarıda belirtilen ayetlerin dışında, tevazu ve mütevazı ile ilgili kavramların geçtiği diğer ayetler de şunlardır:
“Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, (bilin ki) Allah onların yerine öyle bir topluluk getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler. Onlar mü’minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı güçlü ve onurludurlar (…).” [Maide:5/5]
“O çok merhametli Allah'ın (has) kulları onlardır ki, yeryüzünde tevazu ile yürürler ve cahil kimseler kendilerine laf attığı zaman (incitmeksizin) "selam" derler (geçerler).” [Furkan:25/63]
“(…) (Ey Muhammed!) Allah'a itaat eden alçak gönüllüleri müjdele.” [Hacc: 22/34]
“(…) mütevazi erkeklerle mütevazı kadınlar (…) var ya, işte onlar için Allah bir mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.” [Ahzab: 33/35]
Tevazu ve mütevazı kavramı hadislerde de geçmektedir.
“Allah bana birbirinize karşı mütevazı olmanızı, kimsenin kimseye üstünlük taslamamasını vahyetti.” [Müslim, Cennet, 64; Ebû Dâvûd, Edeb, 40; İbn Mâce, Zühd, 16, 23]
Hz. Muhammed (S.A.V.) kibir ve gururdan uzak bir kişiliğe sahipti. Hiç kimseyi küçümsemez, insanları aşağılamazdı. O, son derece alçak gönüllüydü. Bir gün huzuruna getirilen birinin korkudan titrediğini görünce; “sakin ol! Ben kurutulmuş etle beslenen bir kadının oğluyum” diyerek onu teskin etmiştir. [İbn Mâce, Eṭʿime, 30]
“Kim Allah için tevazu gösterirse Allah onu yüceltir. Kim de kibirlenirse Allah onu alçaltır.” [Müslim, Birr, 69]
Öte yandan Resulullah, tevazu konusunda kişinin kendini küçültecek derecede aşırıya kaçmasını da uygun görmemiştir [İbn Mâce, Fiten, 21]. Bu şekildeki bir tevazu da kibir olarak kabul edilmiştir.
Resulullah yüksek mertebesine rağmen insanların en alçak gönüllüsü idi. Kaynaklarda Hz. Peygamber’in ahlâkına dair rivayetler çerçevesinde onun tevazuu hakkında da bilgiler yer alır.
Mütevazı; vakarlı olup zillete düşmez. Hem alçak gönüllü, hem de herkese karşı merhametlidir.
Mütevazı; sınırlarını bilir ve her şeyde iyi olamayacağını kabul eder. Sahip olduklarından memnun olur.
Mütevazı; hata yapmaktan korkmaz, hata yaptığını kabul eder.
Mütevazı; kendisinden hiç söz etmez, kendini övmekten kaçınır. Her şeyi kendine mal etmez.
Mütevazı; başkalarına müteşekkir olur. Kendini başkalarıyla karşılaştırmaz.
Mütevazı; öğrenmeye açık olur. Hakkı işitince boyun büküp hemen kabul eder.
Mütevazı; başkalarına yardım eder. Affedicidir, kötülüğe dahi iyilikle mukabele eder.
Mütevazı; cömerttir, fedakârdır, zariftir, ince ruhludur.
Mütevazı; başka yollara, yöntemlere ve yaklaşımlara açıktır.
Mütevazı; en yüksek mevkide iken tevazu gösteren, kudret sahibi iken affeden ve kuvvetli olduğu vakit adaletle hareket edendir.
Nasrettin Hocaya sormuşlar: “Hocam siz evliya mısınız?” Hoca;
“Evet” demiş. “İsterseniz şu karşıdaki ağacı çağırayım buraya gelsin.” Herkes merakla seyrederken Hoca üç kere ağacı “ buraya gel” diyerek çağırmış. Fakat ağaç gelmemiş tabii.
“Gelmedi Hocam” demişler. Hoca:
“O gelmezse ben giderim. Evliya mütevazı olur, evliyada kibir olmaz” demiş.
08.07.2019
Süleyman Yapıcı
Günışığı Gazetesi