ÇAY, MUHABBETİN DEMİDİR (1)

Közün üzerindeki su kaynamıştı, kaynayan suyu demliğe doldurduktan sonra avuçladığı çayı üzerine döktü. Ocaktaki mermoru[1] maşa ile biraz daha ileri çektikten sonra demliği üzerine bıraktı.

Şöyle bir kahvede oturanlara göz attıktan sonra meremesini[2] omuzuna attı ve dizlerinin üzerine çökerek duvara sırtını dayadı.  Yavaşça tabakasını cebinden çıkardı, yan tarafına hafifçe dokunup açtı. Kehribar gibi tütünden bir tutam alarak özenle sardığı cigarayı yaktıktan sonra derin bir nefes aldı.

Bu arada “usta çay var mı?”, “usta bir çay ver” diye seslenen müşteriyi ve “usta çaylar beş oldu, iki açık biri demli” diye seslenen garsonu sanki hiç duymadı Hakkı Paşa[3]. Cigara bitene kadar çay da demini alacaktı.

Hakkı Paşa’da çay; muhabbetin demidir.

Çay, kültürümüzde dostluk ve muhabbet emaresidir.

Çünkü muhabbetsiz çay olur, ama çaysız muhabbet olmaz. Çay; dost ile muhabbet edip, gönlünü demlemektir.

Çay; bazılarına göre bir medeniyettir.

Çay; belki ağrı kesmez ama şifadır.

Çay; muhabbettir, sevdirir.

Çay; yalnızlıktır, dertleşir.

Çay; dostluk, sevgi, aile ve aşktır, yakınlaştırır.

Çay;  kalabalıktır, birleştirir.

Çay;

Her yerde, her zaman ikramın en güzelidir; “bir çayımızı içer misiniz?”, “hadi iç de bi çay daha koyayım.”

Ülfet ve ünsiyetin başlangıcıdır; “çay koy hatun!

Anıların ve hatıraların tazelenmesidir; biz birlikte çay içmiştik.

Dünyanın bütün meşgalesine, acelesine ve anlamsızlığına verilecek en güzel cevaptır; “beş dakika çay molası!"

Muhabbetin başlangıcıdır: çay var mı çay, sen ondan haber ver… gerisini boş ver!

Cömertliğin bir ifadesidir: “Usta herkese benden çay!”, “bugün çaylar benden.

Edebiyatımızda, şiirlerimizde kendine yer edinmiştir çay.

Necip Fazıl’ın dilinde hasrettir, özlemdir: “…Çaycı getir ilaç kokulu çaydan, dakika düşelim senelik paydan…

Sezai Karakoç’ta aşktır: “…benim çay bardağımda senin gözlerin olur, senin gözlerin sizin çay bardaklarınızda…

Cahit Zarifoğlu’nda hakkını vermektir: “…ve oturdu mu bir masaya, hakkını verir çay içmenin…” Kendini unutmaktır: Ateşe hakiki bir çay koyalım, Kenti unutanlardan olalım.” Mutluluktur: “Sabah kahvaltı da çay kaşıklarının sesi birbirine karışıyorsa bu mutluluğun sesidir. Ve anneniz-babanız karşınızda oturuyorsa, oturduğunuz yer tam olarak cennettir. Gülerek karşılayın, gülle karşılayın. Sevin. Dünya ölümlü dünyadır.

Abdurrahim Karakoç’ta mazlumun isyanıdır:  Çekti ayakları kahveye vardı. Açtı tabakasın, sigara sardı. Daldı. Neden sonra garsonu gördü; ‘Çay’ dedi, yutkundu, eğdi başını.

Oğuz Atay’da yalnızlığı unutmaktır: “biz, çayın yalnızlığa iyi gelen tarafını da severiz. Avuçlarken ince belli bardağı, hücrelere kadar hissettiren sıcaklığında unuttuk yalnızlığı.

Orhan Kemal’de vuslattır: “ …bir gün çay içelim seninle, çaylar benden manzara senden olsun…

Nevzat Çelik’te umuttur: “Yağmur bereket. Çay umut getirir. Soğuyan bir bardak çaydır benim ömrüm.”  

Cihan Usta’da yarenliktir: “Yalnızların yarenidir çay.

Sunay Akın’da yalnızlığı gidermektir: “Sen bana mı soruyorsun yalnızlığı sever misin diye? Ben ki; çayı bile iki şekerle içerim, birlikte erisinler diye.” Hayattır: Hayat bir çaydır, insan ise şeker. Sen karıştırdıkça hayattan tat aldığını sanırsın, hayatın seni erittiğini ise çay bitince anlarsın.

Haşmet Babaoğlu’da muhabbettir: “Çayın kalabalıkla arası iyidir, muhabbeti kuvvetlidir. Oysa kahve, ya yalnızlık ister ya da sevgili…” 

Serdar Tuncer’de duygudur, aşktır: “Kaç şeker atarsan at eğer yalnız içiyorsan çayı acıdır hep tadı. Çay bir duygu olsaydı adı aşk olurdu, aşk bir içecek olsa, adı çay...

Mehmet Deveci’de güzel ahlaktır, edeptir: “Güzel ahlakın, çay içmeye de faydası vardır; Kaşığı yavaşça karıştırır, ilk yudumdan önce besmele çeker, küçük bir yudum alır sonra gözlerinin içine bakarak ‘eline sağlık’ dersin.

Zabit Karaköse’de sevgidir: “Çayın deminde "Sevgi", dumanında "Muhabbet" saklıdır. Çayı ocakta herkes demler; marifet yürekte demlemekte...

Vahap Osmanlı’da hüzündür: “Demli çay; hüznün, bulunduğu kabın şeklini almış hâlidir. İçilmeli...

Cemal Süreya’da her şeydir: “Çay; yoksulların, şairlerin, yalnızların, aşıkların ve yetinmeyi bilenlerin resmi içeceğidir. Şimdi diyorum; Şimdi, Bir deniz, Denizde vapur, Gökyüzünde martı, Semaverde çay olmalı. Bir de çaya yaren.

NOT: Bir sonraki yazımız bir yabancının gözüyle Türk çayı.

24.12.2018

Süleyman Yapıcı

Günışığı Gazetesi



[1] Mermor: İçinde sönmeye yüz tutmuş küçük köz parçacıkları bulunan sıcak kül.

[2] Mereme: Büyük mendil.

[3] Hakkı Paşa: Eski Palu Çarşıbaşı Mahallesi’nde kahveci.