ZİNA SUÇ MU?..

DYP- SHP hükümetinin kadın, aile ve çocuk haklarından sorumlu Devlet eski Bakam Güler İleri, zinanın suç unsuru olmaktan çıkarılması için yaptığı kanun teklifi hazırlıkları kamuoyunu iyice meşgul etti.

Zinanın herkes tarafından bilinen tarifi, “Aralarında kan- koca ilişkisi olmadan kadınla erkeğin aralarındaki cinsel ilişkidir.” Zina insanlık tarihi boyunca, günümüze ka­dar tüm sosyal sistemler. Ahlaki açıdan çirkin ve kötü, dini açıdan günah, sosyal açıdan şerli ve kabul edilemez olduğu konusunda görüş birliği halindedirler. Ancak akıl ve mantıklarım şehvetlerini uydurmuş kişilerin dışında hiçbir aykırı ses çıkmamıştır. Bu konudaki evrensel görüş birliği insan fıtratının zinadan nefret ettiği gerçeğine bağlıdır. Çünkü insan soyunun ve medeniyetinin geleceği, sosyal yapısında garanti altında alınması kan- koca ilişkisine, kalıcı ve sarsılmaz sadakatine bağlıdır.

Zina her zaman çirkin bir şey olarak görülmesi yanında yasal açıdan ceza gerektirici bir suç olarak da kabul edil­miştir. Ancak bu konudaki ilk yaygın sapma, evli erkek ve kadınların, bekâr erkek ve kadınların arasındaki yasa dışı ilişkilerin birbirinden ayrılmasıdır. İki ceza gerektirici bir suç olarak değerlendirirken, ikincisi basit bir suç olarak ele alınmıştır.

Esiri Mısır, Babil, Asur ve Hind yasalarının yanında Yunanlılarla Romalılara ve Yahudiler bekâr kadın ve erkeğin zina suçuna para, hapis ve sürgün gibi çok hafif cez­alar getirmişlerdir.

Ancak bütün bu hukuk sistemlerinde evli olan bir kadın ve erkeğin arasında girişilecek yasa dışı ilişki gerçek ve büyük bir suç sayılmıştır. Mısır hukukunda erkek sopayla şiddetle dövülür, kadınsa bumu kesilirdi. Benzer cezalar Babil, Asur ve İran'da da vardı. Hindularda kadın parçalamak üzere köpeklere atılır, erkek yatağa konurdu. Yunan ve Roma hukukunda önceleri karısı zina eden erkeğe kansını öldürme hakkı tanınıyordu. Konstantin ise zina eden hem erkek hem kadın için ölüm cezası getirdi. Daha sonraları bu cezalarda çeşitli indirimler yapıldı.

Yahudi hukukunda ise yasa dışı ilişkide bulunmanın hükmü şuydu: “Ve başka birisinin karısı ile zina eden, komşusunun kansı ile zina eden adam, hem o, hem kadın mutlaka öldürülecektir.” Hz. İsa’nın da uygulaması aynı olmuştur. Daha sonraları zina suçu hakkında Hıristiyanlar bütünüyle yanlış bin anlayışa vardılar. Şu anda onlara göre bekâr bir erkekle bekâr bir kadın arasında yasa dışı ilişki günah olmaya günahtır, ama ceza gerektirici bir suç değildir, ancak erkek veya kadından biri veya her ikisi de ev­liyse, o zaman zina eden kadın ve erkek arasında boşanma istemiyle dava açılabilir, ayrıca karısıyla zina eden adam­dan tazminat isteyebilir. Hıristiyan hukukunun zinaya ver­diği genel olarak ceza budur.

Birçok ülkelerde ve ülkemizde de benimsenen bu konuda­ki bazı yasalar bu anlayışın ürünüdür. Bu yasalara göre zina belki kötü bir şeydir, bir ahlaksızlıktır ve günahtır, fakat suç değildir. Yasa dışı ilişki ancak karşı tarafın rızası olmadan yapılırsa suç olur. Evli bir erkeğin zina et­mesi durumunda, isterse kansı şikâyetçi olur bunu kanıtlarsa boşanma sebebidir, aynı şekilde, zina eden bir kadının kocasında kamından boşanmak için zina ettiği adamdan dava açabilir.

İslam hukukuna göre zina suçuna gelince; beşerî hukuklardaki zina suçundan farklıdır. Bunun evli bir kişi tarafından işlenmesi, suçu daha da arttırır. Bu cinsel ar­zularını gidermede meşru yol varken gayri meşru bir yola başvurulduğundandır.

İslam, zina belasından insanlığı kurtarmak için yalnızca ceza kanunlarına güvenmez. Yapıcı, düzeltici ve önleyici tedbirler alarak zinaya götüren bütün yollan kapamıştır.

Bu amaçla her şeyden önce kişiyi arıtır, temizler, kalbine her şeyi bilen ve her şeye gücü yeten Allah'ın korkusunu yerleştirir. Yaptıklarından ölümle kurtula­mayacağını, Ahirette de hesap vereceği duygusuyla in­şam donatır. Önce gerçek bir iman ve sonra da İlahi Ka­nuna itaat zorunluluğunu insanın iliklerine kadar yerleştirir. Sonra da, zina ve iffetsizliğin Allah'ın sert bir biçimde cezalandıracağı çirkin ve ağır suçlardan olduğunu tekrar tekrar ifade eder.

İslam dini, bununla da yetinmez evlilik için tüm ko­laylıkları sağlayarak bekâr kalmayı doğru görmez. Eğer karı-koca güler yüz, tatlı dille geçinemiyorlarsa boşanma için gerekli kolaylık ve imkânlar hazırlanmıştır.

Zina cezasının konmasından bir yıl önce kadınlara örtünmeleri emredilmiş, erkek ve kadınların serbestçe bir arada bulunmaları yerilmiş, kadınların makyaj ve ziynetleriyle dışarı çıkarak güzellik ve süslerini sergilemelerini yasaklamıştır. Her türlü iffetsiz ligi her ne şekilde olursa olsun yaymak yasaklanmıştır. Sınırsız göz ziyafetlerinin şehvete ve yasa dışı aşklara kapı açmaması için erkeklere bakışlarına hâkim olmaları emredilmiştir. Aynı şekilde kadınlara da, mahrem olan ve olmayan yakınlar arasında ayının yapmaları emredilmiştir.

Ancak bütün bu tedbirlerden sonra zinanın ceza gerektiriri bir suç olduğu ilan edilmiştir. Bu ceza, ferdi ve toplumu ıslah için getirilen bütün bu tedbirlerden sonra, cinseli arzularını doyurmak için yasadışı yollara başvurmakta ısrar eden ve düzeltilmesi imkansız kişiler için geçerlidir. Bu cezanın uygulanabilmesi için zina eden kişinin kesin, açık ve net olarak itiraf etmesi ya da bu suça görgü tanığı olarak güvenilir, iffetli, doğru sözlü ve sanığa kişisel düşmanlığı bulunmayan en az dört şahidin görüş birliği içinde bu fiili tamamlanmış olarak görmeleri gerekmektedir. Bu durumda bekâr erkek ve kadının cezası yüz sopa ve sürgün, evli erkek veya kadının cezası da recm (taşlanarak öldürme)'dir.

İslam dini kişiler zina etlin hemen cezalandırayım he­veslisi değildir. Gerçek amacı, bu suçun hiç işlenmemesini ve karşılığındaki ağır cezaya kimsenin maruz kalma­masını sağlamaktır. Ayrıca delilsiz olarak yapılan zina suçlamasını da ceza gerektiriri bir suç saymıştır. Ancak kötü birine verilen ceza, aynı eğilimi taşıyanlar için psi­kolojik olarak caydırıcı bir etkendir: İslam toplumunda sefahate yer olmadığım ve kimsenin sınırsız bir zevk ve sefa yaşayamayacağının açık bir ilamdır.

Nisan 1992

Süleyman Yapıcı

Öz Elazığ Haber Gazetesi