TÜRKİYE VE AZERBAYCAN

Yeryüzündeki tüm Müslümanlar evrensel bir ailenin bireyleri olarak Yüce Allah tarafından "kardeş" ilan edilmiştir. Bu kardeşlik öyle bir nimettir ki, hiçbir dinde ve ideolojide bir örneği bulun­mamaktadır.

Bu hususta Es.  Peygamber (s.a.v.)'den rivayet edilmiş birçok hadis vardır:

"Müslümanın derdiyle dertlenmeyen bizden değildir."

"Bir mü’minin, cemaat ile münasebeti başla bedenin irtibatı gibidir, öyle ki, mü'min cemaatinin çektiği eziyeti, bedenin bir uzvunun çektiği ızdırabı baş nasıl duyuyorsa aynen öyle duyar."

"Müzminler arasında sevgi, bağlılık ve birbirlerine merhamet ve şefkat duymak bakımından tıpkı bir bedene benzer, şa­yet bedinin bir uzvu zarar görecek olursa tüm beden bundan rahatsız olur ve uykusuz kalır."

"Mü'minler birbirlerine bir duvarın tuğlaları gibi bağlıdırlar."

Azerbeycan'm Bağlık Karabağ'da Ermeniler tarafından katledilmeleri karşısında acaba ne kadar duyarlıyız? Müslüman halk­ın gösterdiği tepkinin yanında Türkiye Cumhuriyeti Devletimin tepkisi ne kadar ve nasıl olmuştur? Bu hususta halkın kendi devle­tinden beklentileri nelerdir?

Öncelikle S.S.C.B.nin dağılmasından sonra bağımsızlıklarını ilan eden Kafkas ülkeleri üzerinde çeşitli senaryolar hazır­lanmaktadır.  Artık kendini tek süper devlet olarak gören A.B.D. kendi çıkarları doğrultusunda Türkiye’yi bir model devlet olarak sunmak istemektedir.  Çünkü bunlara göre en büyük tehlike bağımsızlıklarını ilan eden bu devletlerin İslami sisteme geçmeleridir. Zengin maden yataklarının özellikle de petrol ve altın rezervlerinin bulun­ması A.B.D.'nin iştahım, daha da arttırmaktadır.

Dışa bağımlı bir dış politikanın uygulanması neticesinde Türkiye Devleti olarak Azerbaycan’daki birçok olaylara seyirci kalınmıştır. İskandinavya ülkelerinin ardından bağımsızlığını ilan eden Azerbaycan'ı, işgal eden S.S.C.B. ordularının yapmış olduğu katliam daha henüz unutulmadı.  Bu sırada A.B.D.'ni ziyaret etmekte olan Cumhurbaşkanı Sayın Turgut Özal’ı şu talihsiz beyanatı da unutulmadı: "Onlar Şii biz ise Sünniyiz, bu onların bir iç mesele­sidir."

Azeri Müslümanlarının Ermeniler tarafından taciz edildikleri sırada Başbakan Sayın Demirel'in A.B.D.'ni ziyareti, A.B.D. dışişleri Başkanınn Kafkas ülkelerini ziyareti de dikkat çekmekteydi.

Katliam banlamadan önce Türk hava sahasından Ermenistan’a silah yardımının yapıldığını ve müdahele edilmesi gerektiği­ni belirten Genel Kurmay Başkanlığının ikazı da bir sonuç vermedi. Yine bu katliamın yapıldığı sırada Sarıkamış’ta kış tatbikatı yapılmaktaydı.  Bu tatbikata katılan Cumhurbaşkanı, Başbakan, Başbakan yardımcısı ve Genel Kurmay Başkanından hiçbir ses çıkmamıştır. Daha sonraları Cumhurbaşkanı sayın Turgut Özal "Ermenileri biraz korkutmak gerekir" sözü ise hükümet yetkilileri tarafından büyük bir tepkiyle karşılanmıştır.

Katliamın ilk başladığı anda dünya kamuoyuna yeteri kadar duyuramadığı ve aydınlatamadığı gibi, dünya kamuoyunda özellikle Fransız basınında Azerilerin Ermenileri katlettiği duyurulmuştur. Bu konuda da Türkiye Cumhuriyeti üzerine düşeni tam mana­sıyla yapmakta geç kalmıştır.

Ermenistan'ın şu andaki coğrafi konumuna baktığımız za­man, dünyaya özellikle batıya açılması için Türkiye'ye muhtaçtır. Bu konuda da Türkiye Cumhuriyeti gerekli tedbirleri alarak Erme­nistan'a gerekli gözdağı verilmemiştir.

Azerbaycan'ın Dağlık Karabağda yapmakta olduğu insan­lık dışı katliama seyirci kalmak elbette mümkün değildir. Fakat tarafsız ve tamamen barışçıl olmakta mümkün değildir. Bu konuda herkesten çok Türkiye Cumhuriyeti'ne çok büyük iş düşmektedir. Millet olarak devletten bu konuda daha kesin ve kararlı bir politika beklemek en tabii hakkıdır. Artık şahsiyetli ve onurlu bir dış politikaya olan hasretimiz bitmelidir.

Süleyman Yapıcı

12.03.1992

Yeni Ufuk Gazetesi