PRATİK ŞİRKE KARŞI OLMAK (1)
Müslüman olarak hayatımızı kuşatan sayısız sıkıntıların gelip dayandığı nokta, temelde çoğu zaman farkına bile varamadığımız bir çelişki içinde olmamızdan kaynaklanmaktadır. Çünkü biz Müslümanlar, İslami bir düşünceye ve İslami bir inanca çaba harcarken, öte yandan da İslami olmayan bir yaşama şeklini sürdürmeye çalışmamızdır. Bu aynı zamanda da içinde yaşamaya çalıştığımız toplumsal sisteme ve çağın bütün değer yargılarına karşı direnmemizi de engelleyen önemli bir faktördür.
Bu faktörü göz önüne alarak İslami bir toplum düzenine kavuşmadan tam anlamıyla İslami yaşamak elbette mümkün değildir. Ama şu da bir gerçektir ki, o da karşı olduğumuz müşrik sistemlerle savaşırken bile Müslümanca davranmaya özen göstermeyişimizdir. Çünkü bizim müşrik sistemlere karşı tutumumuz ile Resulullah (S.A.V.)'in Müşrik Kureyş'in kurulu düzenlerine karşı takındığı tutum arasında çok büyük çelişkiler vardır.
Çünkü Resulullah şirke karşı bir tevhidi mücadele sürdürürken tevhidi akide ile pratik eylemleri arasında tam bir uyum vardı. Resulullah (S.A.V.) bildirdiği ve emrettiği her hükmü en etkili bir tarzda hayata geçiriyordu. Bunun da "tebliğ" işleminde büyük bir önemi vardı. Mesela, Hz. Ebubekir (R.A.) Resulullah'ta bütün bunları müşahede ederek hemencecik Müslüman olmuştu.
Mekke döneminde bütün sahabilerin İslam’ı tam anlamıyla yaşadıkları söylenemez. Çünkü İslam’ın emir ve hükümleri kademe kademe indiriliyor ve zorunlu olarak Müslümanların bu yeni dine karşı sorumlulukları belli sınırlar içinde tutuluyordu.
Ancak biz buna bakarak kapitalist bir sistemde yaşadığımızı göz önüne alıp İslam’ın birtakım emirlerini ve hükümlerini alalım, diğerlerini gelecekte ne zaman gerçekleşeceği belli olmayan bir İslam toplum düzenine erteleyelim düşüncesi yanlıştır. Biz bugün İslam’ın bütün hükümleriyle karşı karşıyayız ve artık "Allah'ın tamamladığı" din ile yükümlü ve sorumluyuz.
Aslında biz Müslümanların verdiği mücadelenin anlamı bütün hükümleri eksiksiz yaşayabileceğimiz bir toplumsal düzene ulaşmak, hayatımızın tamamını Allah'ın rızasına uygun düzenlemektir, ama şu da bir gerçektir ki yaşadığınız sistem buna elvermiyor. Çünkü kurulan bütün kurumlar İslami olmayan dünya görüşlerinin bir ürünüdür.
Buna rağmen biz Müslümanlar çok sayıda İslami olmayan hükümleri ve yaşayış tarzlarını da biz kendimiz hayatımıza hâkim kılmış ve adeta yaşayışımızın tabii bir parçası haline getirmişiz. Öyle ki biz kapitalist üretim mekanizmasının ürettiği gereksiz ve gösterişe dönük lüks malları almakla, bu rejimi en sağlam sütunlar üzerinde tutuyoruz, devamını sağlıyoruz maalesef. İslam toplum düzeninde bilme kullanımı haram olan sayısız
tüketim maddelerini elde etmek, reklâm ve moda ile başı dönmüş kadınlarımızın gösteriş arzularını doyurmak için akıl almaz çabalar harcayıp bir – iki eşya (mobilya vb.) daha alalım derken dinimizi de ahiretimizi de bir kenara itiyoruz. Bugün şuurlu olduğunu iddia eden Müslümanın bir gün bunların bilincine varıp sözgelimi mobilyasız bir yaşamaya karar verdiklerini farz edelim ve mobilya takımlarını da satışa çıkardıklarını düşünelim: Türkiye kapitalizminin durumu ne olur? Hayat felce uğramaz mı?
Diğer sayıya devam edelim.
01.09 / 15.09.1993
Süleyman Yapıcı
Sözün Özü
Devran Gazetesi