ALLAH ve RESULÜ BEDDUA EDER Mİ? (3)
Bir önceki yazılarımızda “gazab ve lanet” kelimenin geçtiği ayet ve hadislerin ışığında “Allah’ın gazabına ve lanetine” uğrayanlardan bahsetmiştik. Bu yazımızda da Kur’an ve sünnette “veyl/yazıklar olsun” hitabına uğrayanları incelemeye çalışacağız.
III. Veyl / ویل
Kur’an-ı Kerim’de yer alan beddua sözcüklerinden biri de “veyl”dir. Bu kelime sözlük itibariyle; “azap, sıkıntı, keder, acı, felaket, helâk, yok olma, elem verici azap, hüzün, hüsran, yazık, eyvah ve küçük düşürme” gibi manalara gelmektedir.
Ayrıca Cehennem’de bir vadinin adıdır.
Hadislerde; “Veyl olsun/yazıklar olsun” anlamında kullanıldığı gibi mecazî olarak da “burnu sürtülsün” anlamında da kullanılmıştır.
Kur’an’da “veyl” kelimesi, “azabı, ikabı” ifade eden bir kelimedir. En hafif manasıyla “yazıklar olsun” anlamında çok dehşetli haller anında kullanılan bir kelimedir.
Istılah olarak da; “bir kimse veya topluluğun, işledikleri büyük günah ve hataları sebebiyle karşılaşacakları azabı, kötü hâlleri ve içine düşecekleri acınacak hallerinin ifadesi” olarak kullanılır.
Kâinattaki nizamı bozmaya matuf her hareket, dahli nispetinde, bu veylden hissesini alacaktır.
Veyl ifadesi, kızgınlık bildiren, birine kötülük ve helak dilemek için kullanılan bir uyarı ve tehdit kelimesi olduğu gibi küçümseme, zavallılığını belirtme ve acıma ifadesi olarak da kullanılır. Bizim Türkçemizdeki “yazıklar olsun, vay...” söylemlerinin de karşılığıdır.
Veyl ifadesi, kişinin kendi elleriyle yapıp ettiklerine muhatap olması hasebi ile dile gelmiş bir serzeniştir. Yani, “yazıklar olsun” vurgusu yapıldığında, zaten muhataba yazık olmuş, fiilen ürettiği işin sonucuyla yüzleşmiştir.
Bu sebeple “veyl”, havada kalan bir serzeniş olmaktan çok, fiili olarak tezahür eden bir mahiyete sahiptir.
Kur’an’da iki sure “veyl/yazıklar olsun” kelimesi ile başlar.
“Eksik ölçüp tartanlara” [Mutaffifin 83/1], “İnsanları arkadan çekiştirip duran, kaş gözle alay edenlere yazıklar olsun.” [Hümeze 104/1].
Kur’ân’da veyl kelimesine muhatap olanları şu şekilde sıralayabiliriz:
1. Elleriyle kitabı yazıp sonra da onun, Allah katından olduğunu söyleyen ve bunu satanlar. [Bakara, 2/79]
2. Kâfirler. [İbrahim: 14/2; Meryem, 19/37; Zâriyât: 51/60]
3. Allah’a sıfat yakıştıranlar. [Enbiyâ: 21/18]
4. İnsanları diliyle çekiştiren, kaş ve göz işaretleriyle alay eden bozguncular. [Hümeze, 32/1]
5. İnkâr edenler. [Sâd, 38/27]
6. Allah’ı anmada yüreği katılaşanlar. [Zümer, 39/22]
7. Allah’a ortak koşanlar. [Fussilet, 41/6]
8. Zulmedenler. [Zuhruf, 43/65]
9. Yalancı ve günahkârlar. [Câsiye: 45/7]
10. Peygamberi yalanlayanlar. [Mürselât, 77/15]
11. Ahireti yalanlayanlar. [Mürselât, 77/15; Tur, 52/11; Mutaffıfîn, 83/10]
12. Eksik ölçüp tartanlar. [Mutaffıfîn, 83/1]
13. Namazı ciddiye almayanlar. [Mâ'ûn, 107/4-5]
Hadislerde; “yeyl/yazıklar olsun” ve mecazi olarak da “burnu sürtülsün” hitabına muhatap olanları şu şekilde sıralayabiliriz:
1. Bildiği/öğrendiği ile amel etmeyenler/uygulamayanlar.
2. Bilmeyen ve öğrenmeyenler.
3. Çocuklarına dini öğretmeyen babalar.
4. Devlet adamlarına yaklaşan âlimler.
5. Dini geçim aracı yapanlar.
6. Dini kullanarak dünyayı talep edenler.
7. İhtiyarlığında ana babasına hizmet etmeyenler.
8. İlmini ticarete alet eden ilim sahipleri.
9. İnsanları güldürmek için konuşanlar.
10. Peygamberimizin ismi anıldığında salat-ü selâm getirmeyenler.
11. Ramazanda Allah'ın affını, mağfiretini kazanamayanlar.
12. Söz/nasihat dinlemeyenler.
13. Şerrin anahtarı/öncüsü olanlar.
14. Yalan söyleyenler.
15. Yaptıkları işin kötü olduğunu bile bile onda ısrar edenler.
Devam edecek…
05.08.2019
Süleyman Yapıcı
Günışığı Gazetesi