ALLAH ve RESULÜ BEDDUA EDER Mİ? (2)
Bir önceki yazımızda “gazab” kelimesinin geçtiği ayet ve hadislerin ışığında “Allah’ın gazabına” uğrayanlardan bahsetmiştik. Bu yazımızda da Kur’an ve sünnette “Allah’ın lânetine” uğrayanları incelemeye çalışacağız.
II. Lânet (ﻠﻌﻧﺕ)
Lânet sölükte; “kovmak, uzaklaştırmak, iyilik ve faydadan mahrum bırakmak” anlamında olup dinî bir terim olarak; “Allah’ın bağış ve merhametinden uzak bırakılmayı” ifade eder.
Aynı kökten türeyen mel‘ûn ve laîn kelimeleri “kovulmuş” manasına gelir.
Allah’ın rahmetinden uzaklaştırıldığı için şeytan laîn veya mel‘ûn olarak da anılır. Lânetleme Allah tarafından olursa “dünyada iyilik ve hidayetten, âhirette lutuf ve merhametten mahrum bırakma”, yani Yüce Allah’ın “dünyada kullarından rahmetini engellemesi, ahirette ise cezalandırması” anlamındadır.
Kur’an-ı Kerim’de “lânet” ifadesi yer almaktadır, fakat bu tabir başta müşrik ve Yahudi olmak üzere kâfirleredir.
Lânet, Allah’a izafe edilince, gazabı sebebiyle kulu hayırdan, mağfiretinden, Cennet’inden kovması, uzaklaştırması anlamına gelmektedir. İnsana izafe edilince de kişinin öfkelenmesi sebebiyle beddua etmesi anlamına gelmektedir.
Kur’an’da ve hadislerde lânet kelimesinin kullanımının çoğunlukla Allah ve resulüne, zaman zaman da meleklere, diğer peygamberlere ve insanlara izafe edildiği görülür.
Kur’ân-ı Kerîm’de kırk bir yerde geçen lânet kavramı “hakaret, beddua, Allah’ın rahmetinden uzaklaştırma” anlamlarında kullanılmıştır.
Kur’ân’da bu kelimenin geçtiği ayetlerde yüce Allah’ın lânetine uğrayanları şu şekilde sıralayabiliriz:
1. Allah’ı inkâr eden inkârcılara [Bakara: 2/88-89, 161-162; Nisa: 4/46],
2. Kitapta olanı gizleyenlere [Bakara: 2/159],
3. Allah’ı yalanlayan yalancılara [Ali İmran: 3/61],
4. İmandan sonra küfre sapanlara-mürtede [Ali İmran: 3/87],
5. Allah’ın dinini tahrif edenlere [Nisa: 4/46],
6. Allah cumartesi yasağını çiğneyen, sözlerini bozan ve “Allah’ın eli sıkıdır” diyen, Hz. Mûsâ’ya ve Tevrat’ın hükümlerine karşı gelen Yahudilere [Nisa: 4/47; Maide: 5/13, 64, 78],
7. Bir mü’mini kasten öldürenlere [Nisa: 4/93],
8. Şeytana [Nisa: 4/118; Sâd: 38/78],
9. Tağuta ve putlara inananlara [Nis:4/50-51; Maide: 5/60],
10. Allah’ı cimrilikle itham edenlere [Maide: 5/64],
11. İsyan eden ve aşırı gidenlere [Maide: 5/78],
12. Zalimlere [Araf: 7/44; Hud: 11/18; Kasas: 28/39-42; Mü’min: 40/52],
13. Münafıklara. [Tevbe: 9/68],
14. Kâfirlere [Tevbe: 9/68],
15. Münafıklara. [Tevbe: 9/68],
16. Ahdini bozanlara [Rad: 13/25],
17. Allah’ı inkâr eden Âd/Hûd kavmine [Hûd: 11/60],
18. İffetli Müslüman kadına zina iftirasında bulunanlara [Nur: 24/23],
19. Firavun ve beraberindekilere [Kasas: 28/42],
20. Allah’ı ve peygamberi incitenlere [Ahzab: 33/57],
21. Kötü haber yayanlara ve medyumlara [Ahzab: 33/60-62],
22. Yanlış yola sevkeden liderlere [Ahzab: 33/67],
23. Müşriklere [Ahzab: 33/64; Fetih: 48/6],
24. Bozgunculuk ve fesat çıkaranlara [Muhammed: 47/23],
25. Akrabalık bağlarını koparanlara [Muhammed: 47/23],
26. Allah hakkında kötü zanda bulunanlara [Fetih: 48/6] lânet edilmiştir.
Hadislerde de lânet kelimesi, hem “Allah’ın rahmetinden mahrum bırakılma” hem de “beddua, buğz” gibi anlamlarda kullanmıştır.
Hadislerde lânete konu olan hususların genellikle toplum düzenini, insanlar arasındaki huzur ve güveni bozan, dinî ve ahlâkî çöküntüye sebep olan veya bunlara zemin hazırlayan davranışlaradır. Bununla birlikte Hz. Peygamber’in beddua ve lânet okumaktan kaçındığı, ashabına da bu yönde tavsiyelerde bulunduğu görülmektedir.
Ayrıca Müslümanların birbirlerine, insanlara, hayvanlara ve cansız varlıklara lânet etmesi de dinimizce kötü görülmüştür.
Hadislerde “Allah lânet etsin” denilen zümrelerden bazıları şunlardır:
Allah’tan başkasının adına kurban kesenler. Allah’tan ümit kestirip dinden nefret ettirenler. Altın ve gümüşün kuluna paraya tapanlar. Âmâyı yoldan men edenler. Ana babaya karşı gelen ve lânet edenler. Ana ile evladın, kardeşle kardeşin arasını açanlar. Arazi sınırlarını değiştirenler. Ashaba sövenler. Atış taliminde canlı hayvanı hedef olarak kullananlar. Bedenine dövme yapan ve yaptıranlar. Bid’atler çıkınca ilmini açıklamayan âlimler. Bid’at çıkaran, onu himaye edenler. Bir hayvanla münasebette/ilişkide bulunanlar. Bir kadını kocasına karşı kışkırtan ve isyan ettirenler. Doğruyu bildiği halde susanlar. Eşcinseller, cinsi sapıklar. Faizi alan, veren, onun kâtipliğini ve şahitliğini yapanlar fasıklar. Fitneyi uyandıranlar. Halkın işlerini üstlenip de onlara güçlük çıkaranlar. Hammaddesinden şarap yapmak maksadıyla sıkan ve sıktıran, içen ve sâkilik yapan, taşıyan ve taşıtan, satan ve satın alan, bağışlayan, bunun parasını yiyenler. Hanımına yasak olan yerden yaklaşanlar. Hanımını anasından üstün tutanlar. Hayvanların yüzlerini dağlayanlar. İğreti saç takan, taktıranlar; kaşları incelten, kaşlarını incelttirenler. İslam’a ve Müslümanlara düşman olanlar. Kabirlere secde edenler veyahut oralarda mum yakanlar. Kadın gibi giyinen erkek, erkek gibi giyinen kadınlar. Kadınlara benzemeye çalışan erkekler ve erkeklere benzemeye çalışan kadınlar. Kâfirlerin Müslümanlardan daha iyi ve daha dürüst olduğunu söyleyenler. Karaborsacılık yapanlar. Kızını fasıkla evlendirenler. Kocasına küsüp ondan ayrı olarak sabahlayan kadınlar. Lut kavminin pis işini yapan lutiler. Mezar soyan erkek ve kadınlar. Müslüman kardeşine silah ve demirle işaret edenler. Müslümana zarar verenler ve onu aldatanlar. Ölü için (aşırı) ağlayanlar. Rüşvet alıp verenler ve aracı olanlar. Sadaka vermeye engel olanlar. Soyunu babasından başkasına nispet edenler. Sünneti yıkan (reddeden) bid’atçiler. Yeryüzünde fesat çıkaranlar. Zalim âmirler. Zekât vermeyenler.
Devam edecek…
29.07.2019
Süleyman Yapıcı
Günışığı Gazetesi