NASIL BİR İLİM? (1)

İnsanın yaratılış gayesi yara­tanını bilmek, ibadet etmek ve yeryüzünü imar ederek Allah adına hükmetmektir.

Yönetimde Allah'ın temsilcisi olan insanı Allah ilk yarattığı zaman onu ilimle, eşyanın hakikatini bilme ile mücehhez kılmıştır.

Mahlûkatın en şereflisi ve en mükemmeli olan insana Allah'u Teâlâ kendi sıfatlarından biri olan ilimden çok az bir cüzünü vermiştir.

Bunun yanında kâinattaki her şey insanın emrine ve­rilmiştir. Ancak tek bir şartla, o da Allah'ı bilmek…

İşte bunun anahtarı ilimdir. Kuran ve sünnette, ilim ve hik­mete büyük bir önem veril­miştir. Kur'an'da ilimden bahsed­en ayet sayısı 750'ye varır.

Kur'an'ın ilk emri "Oku" [Alak: l ] olup,

"Âlimi görür cahili kör ka­bul eder", [Fatır: 19-21]

"Bilenlerle bilmey­enler bir olur mu?", [Zümer: 9]

"Allah'tan kulları içinde ancak âlimler korkar", [Fatır: 28]

"İlim talep etmek her Müslümana farzdır",  [Ramuz’l Ehadis]

"Beşikten mezara kadar ilim öğreniniz" [Tilmizi] ayet ve bunun gibi yüzlerce hadisler İslam’ın ilme verdiği önemi en açık bir şekilde belirtmektedir.

Ancak bu ilimden maksat amelle birlikte bulunan ilimdir. Bunun gayesi ise, sadece nazariyatta kal­acak faydasız ilimden kaçınmaktır. Resulallah'da: "Allah'ım faydasız olan ilimden sana sığınırım" [Ramuz’l Ehadis] buyurmuştur.

İşte Kur'an'ın bizlerden istediği ilim boş ve nazariyatta kalacak olan faydasız bir ilim olmayıp insanın iç dünyasını aydınlatan Şer'i ilim ve dış dünyasını aydınlatan müsbet ilimlerdir. "Oku" ilahi hitabında muhatap olan Müslümanlara ilmi talep et­mek farz olduğuna göre dünyada ve ahirette mesut olmak, haktan batılı ayırt etmek için kendisini bu gayeye ulaştıracak olan ilmi elde etmek ve öğrenmek mecbu­riyetindedir,

İşte İslam’ın ve Müslümanların ilme verdiği değerden dolayı İslam Kültür merkezlerinden biri olan İspanya, İslam İdaresi altındayken Üniversitelerin giriş kapılan üzerine şöyle yazılı idi: "Dünya dört direk üzerinde durur

1.    Âlimin hikmeti (ilmi)

2.   Büyüklerin adaleti

3.   Allah'ın has kullarının ibadet­leri

4.  Kahramanların cesareti." İslam’ın ve Müslümanların ilme verdiği değere bakınız ki, birinci sırayı ilim işgal etmektedir. Çünkü âlimlerin mürekkebi, şehitlerin kanından daha kıymetlidir.

Bu dört direğin en başında ilmin getirilmesi boşuna değildir, öncelikle cehalet denilen püsküllü belayı yenmek gerek ki, diğerleri tamamlansın.

O halde nasıl ilim;

 Allah'ı unut­mayan ve unutturmayan ilim…

Hakkı arayan, hakikati anlayan ve Allah'a ulaşan âlim…

İmana getiren huzur veren ilim..

Hem dünyayı nemde ahireti tanıtan ve anlatan ilim..

Böyle ilim, böyle âlim ne güzel…

Yaşayan ve yaşatan ilim adamı ne güzel...

Dünyanın direği ilim…

Müminin dostu. İslamın hayatı ve imanın direği ilim…

Helal ve haramın al­ameti, cennet ehlinin yollarının nuru olan ilim…

Yalnız olana o iyi bir arkadaştır. Gurbette yoldaş, tenhada koruyan bir meslektaştır ilim…

Geniş ve sıkıntılı anlarda yol gösterendir. Düşmana karşı silahtır. Dostların yanında ziynettir ilim…

Yıkmayıp yapan âlim; dünya bunlara hasret, insanlık bunlara muhtaç.

İlme ve ilim adamına susamış nice cemiyetler vardır. Yol üzerindeki işaret taşlan, işaret ışıklan gibidir ilim adam­ları…

Yeni eğitim ve öğretimin başladığı bir sırada yazma ih­tiyacını duyduğumuz bu yazımıza haftaya devam edelim inşallah.

29.09 / 08.10.1992

Süleyman Yapıcı

Sözün Özü

Paludevran