MEDİNE İSLAM SÖZLEŞMESİ VEYA ANAYASASI

Türkiye'de Müslümanların iktidara talip olmaları bazı çevreleri iyice telaşlandırmışa benziyor. Kamuoy­unda bu konuda çeşitli yorumlar ve spekülasyon­lar yapılmaktadır.

Müslümanlar iktidara geldiği zaman, inanmayanlar üzerindeki tutum ve dav­ranışları nasıl olacak?

İslam iktidar olduğu za­man, işlenen suçlara karşı uygulanacak olan kıssala­ra bir kan gölüne mi dö­necek?

İslam devleti kurulduğu zaman kadınlar elde etmiş oldukları çağdaş ve hak­ları tamamen kaybedip ev­lere mi hapsedilecek?

Bu ve buna benzer spekülasyonlarla, İslamî olmay­an düşünce ve görüntülerle kamuoyu yanlış yönlen­dirilmek istenmektedir. .Resulullah (S.A.V.)'in Medine'ye hicretinden he­men sonra Allah'tan gelen vahiyle koyduğu ve ash­abına yazdırdığı, sonra da Müslümanlara komşuları olan gayri Müslimler (Ya­hudiler) arasında ittifakla kabul edilmiş olan "temel prensipler şeklinde" or­taya koyduğu MEDİNE İSLAM SÖZLEŞMESİ en güzel cevaptır.

İslam devletinin ta doğu­şundan beri tam bir anay­asal temel üzerine day­andığına, İslam devletinin ilk doğuşundan itibaren bir devletin muhtaç oldu­ğu idari ve anayasal daya­naklardan en mükemmeli üzerine kurulduğuna dair delil olarak yeter.

Resulullah (S.A.V.) in Medine'de İslam Devleti'ni, temeli üzerine kur­duğu bu sözleşme dört hükmü ihtiva etmektedir:

1. Birlik,

2. Yardımlaş­ma,

3. Eşitlik,

4. Adalet.

Resulullah (S.A.V.) bu sözleşmeyi Müslümanların yeni toplumlarında takip etmeleri için bir program olarak tespit etmiştir. Şimdi bu sözleşme'de (Anayasa'da) yer alan bazı maddelerini zikredelim:

1. Muttaki mü'minler, kendi aralarında azgınlık eden veya zulüm ve hak­sızlık yapmak isteyen ya da günah işleyen ve düş­manlık eden veyahut da mü'minler arasında kar­gaşalık çıkaran kimseye karşı cephe alacaklar ve o kişi onlardan birinin evladı da olsa, hepsinin elleri onun aleyhine kalkacaktır.

2.Yahudilerden bize ta­bi olanlar da, hiç bir zul­me uğramaksızın ve aleyh­lerinde bir yardımlaşma ol­maksızın yardım görecek­lerdir.

3. Avf oğulları Yahudile­ri, Mü'minlerle birlikte bir topluluk teşkil edecekler. Yahudiler kendi dinle­rinde, Müslümanlar da kendi dinlerinde kalacak­lardır. Şu kadar ki; bun­lardan zulüm veya kötülük işleyen bir kişi, ancak kendisini ve ev halkını tehlikeye sokmuş olur.

4.     Bu sahifelerdeki ka­bul ve ikrar eden, Allah ve ahiret gününe inana bir mü'min, ortaya kötü bir hadise çıkaran kimseye yardım etmesi ve onu barındırması helal değil­dir. Öylesine yardım eden veya barındıran kimse, kıyamet günü Allah'ın la­net ve gazabına uğraya­cak, onun tövbesi de, kur­tulmalık akçeside kabul olunmayacaktır.

5.      Yahudiler, mü'minler­le birlikte savaşa devam ettikleri müddetçe, savaş masraflarına iştirak ede­ceklerdir.

6.     Yesrib'e (Medine'ye) saldıracak kimselere karşı, onlar (Mü'minler ve Yahudiler) aralarında yardımlaşacaklardır.

7.      Bu sahife (belge) sa­hipleri arasında herhangi bir hadise veya anlaşmaz­lık çıkar ve bunun, onların aralarını bozmasından korkulursa; bu anlaşmazlık veya olay hemen, şanı Yüce Allah'a ve Allah'ın Resulü Muhammed (S.A.V.)'e arz ve havale edilecektir.

 

10-17.12.1992

Süleyman Yapıcı

Sözün Özü

Palu Devran Gazetesi