15 TEMMUZ 2016 HAİN DARBE GİRİŞİMİ (1)

15 Temmuz 2016 hain darbe girişiminin üçüncü yılını geride bıraktık. Bu hain darbe teşebbüsünün gecesi ve sonrası Ankara’daydım. O gün darbenin izlerini bizzat gördüm, yaşadım. 16 Temmuz ve 16 Ağustos 2016 arası bir ay süreyle Facebook sayfamda paylaştığım yazılarımdan bazılarını yeniden siz değerli okuyucularımla tekrar paylaşmak istiyorum.

16 Temmuz 2016

Kendi milletine ve emniyet güçlerine silah doğrultarak darbe girişiminde bulunanlar yine en büyük dersi bu yüce milletten alacaklardır.

Halka rağmen darbe ve darbe ile birlikte tüm ihanet girişimleri yok olmaya mahkûmdur.

Bu hain girişiminde bulunanların arkasındakilerini çok iyi tahlil etmek gerekiyor.

16 Temmuz 2016

Bu hain teşebbüs, milletine ve devletine duyulan kin ve nefretin bir göstergesidir.

Bu ne kin...

Bu ne nefret...

Bu asil millet, onları kendi kin ve nefretlerinde boğacaktır.

17 Temmuz 2016 

Vatan hainleri tarafından bombalanan külliye ve millet camii girişi, jandarma komutanlığı ve tahrip edilen bir bina görüntüsü... (kendi objektifimden Facebook sayfamda)

17 Temmuz 2016

Külliye millet camiinde bugün okunan salat-u selam... (kendi objektifimden Facebook sayfamda)

18 Temmuz 2016

BÖYLE BİR VAHŞET OLAMAZ!

27 Mayıs 1960 ihtilalinde 35-40 günlüktüm. Bu ihtilalin yansımalarını, yaşımız ilerledikçe okuyan araştıran, olayları yorumlayan babamdan dinledim. Adnan Menderes ve idam edilenleri yine babamdan dinledim.

20 Mayıs 1963 Talat Aydemir'in ihtilal teşebbüsünü ise Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı'nda askerlik yapan ve bizzat darbeye karşı müdahale eden amcamdan dinledim. Kara Harp Okulu'ndaki ayaklanmayı bastırmaya giderken tam TBMM karşısında bulunan Emniyet Genel Müdürlüğü önünde askeri jetler tarafından Kara Harp Okulu öğrencileri zannedilerek tarandıklarını hemen yanı başındaki ile birlikte birçok arkadaşının kanlar içinde parçalanarak öldüğünü anlatırdı.

1972 askeri muhtırasında ortaokul öğrencisi, 1980 ihtilalinde ise üniversite öğrencisiydim. Bunun acısını yıllarca çektik. Bu yetmezmiş gibi 28 Şubat 1997 de tuzu biberi oldu.

Bütün bu darbe ve darbe girişimlerinde hiç bir zaman halk ve güvenlik güçleri hedef alınmadı. Böyle bir vahşet görülmedi.

Olay gecesini bomba ve silah sesleri arasında Ankara'da yaşadım. İki gün sonra olayın izlerini Külliye ve Millet Camii önünde görerek ve fotoğraflarını paylaştım.

TBMM, Genel Kurmay Başkanlığı, Jandarma ve Emniyet Genel Müdürlüğü önündeki vahşetin izlerini gözlerimle gördüm olayları yaşayanlardan bizzat dinledim.

Olayı gece 02-03 saatleri arası yaşayan canlı şahitlerinden dinledim. TBMM'ye bombalı saldırı yapıldığı saatlerde Emniyet ve Jandarma Genel Müdürlüğü önünde polislerin ve sivil vatandaşların hem helikopterden hem de Genel Kurmay’dan açılan ateş sonucu vücut ve kafalarının parçalanarak, yine Genel Kurmay köşesinde tankın önünde sürüklenerek vücutlarının parçalanıp alt geçide düşerek ölenlerin kan izleri halen kaldırımlarda olduğu gibi duruyor.

Bu vahşet izlerini takip ederek Kızılay Güven Park'a gelip büyük bir üzüntü içinde bir banka ilişiverdim. Olayları TV.lerden izlemek ayrı yerinde görmek ve olayları bizzat yaşayanlardan dinlemek çok daha farklı. Güven Parkta kalabalık gittikçe artmaya başladı. Hemen yanıma oturan emekli bir emniyet müdürü ve Elazığ'da görev yapmış bir emniyet görevlisiyle sohbet etme imkânı buldum. Vahşetin yaşandığı iki önemli merkezlerden biri olan Gölbaşı Özel Hareketin bombalanmasını anlattılar.

Anlatmaya dilim, yazmaya elim gitmiyor ama bunların bilinmesi de gerekiyor. Ankara Emniyet Müdürlüğü 'ne atılan bombalar sonucunda 5 şehit ve birçok yaralının yanında tahrip olan binaya halen elektrik ve su verilmemiş.

Gölbaşı Özel Hareket ise çok büyük bir vahşetin yaşandığı yerlerden biri. Otobüslerle çıkmak üzere iken acımasızca bombalanıyor. Şehit olanlardan 8 emniyet görevlisinin tabutları boş kalıyor. Tabutlara konulacak ufak bir parçaları dahi tespit edilemiyor.

Türkiye hiç bir dönemde böyle bir vahşet görmedi, yaşamadı. Zaman bizi yine haklı çıkardı. O zat ortaya çıktığı ilk yıllarda kendi ve cemaatinden başka hiçbir şeyi düşünmediğini, her şeyi ve herkesi kendi ve cemaati için feda edebileceğini söylediğimizi birçok dost ve arkadaş hatırlayacaktır.

Gerçekten de kendi ve kendini kullananların çıkarları için her şeyi, herkesi feda ettiler...

3 Ağustos 2016

DARBE VE FİTNE ÜSSÜ İNCİRLİK KAPATILSIN

Sayın Başbakan Binali Yıldırım’ın başta Akıncı Üssü olmak üzere darbeye karışan kışlaların kapatılacağını açıklamasına karşın, 15 Temmuz’da darbeci uçaklara yakıt ikmali yaptığının kesin tespit edildiği, ABD’nin Ortadoğu Darbe Üssü, darbecilerin karargâhı ve fitne merkezi olan İNCİRLİK ÜSSÜ de kapatılsın.

3 Ağustos 2016 

Geçmişten bu güne kadar az da olsa kenarından köşesinden dahi FETÖ’ye bulaşan her kes, bu milletten ve özellikle FETÖ’ye karşı bu milleti uyaran merhum Sayın Prof. Dr. Necmettin Erbakan’dan açık yüreklilikle özür dilemelidir.

8 Ağustos 2016 

PİŞMAN OLMA FIRSATI VERMEK

Ömer Dinçer (Eski Çalışma ve Sosyal Güvenlik ve Eski Milli Eğitim Bakanı) 01.08.2016 tarihli yazısına ilave edilen küçük bir not:

Eğer bu pişmanlık fırsatı verilmezse herkesin canı acıyacak ve yanacak. Özellikle de Ak Parti’de canı yanmayan kalmayacak. Bilerek veya bilmeyerek, isteyerek veya istemeyerek, zoraki veya gönüllü geçmişten bu güne kadar az da olsa kenarından köşesinden FETÖ’ye bulaşmayan yok gibi.

Bu konuda en büyük erdemliliği Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyib Erdoğan göstererek hem Allah'tan hem de Halktan af ve özür dilemiştir.

Bu af ve özür pişmanlık duyanlara tanınmalı, masumları ise korumak için çok titiz davranılmalıdır. Ancak darbe teşebbüsüne katılan, yardım ve yataklık yapan hatta destekleyenlerden kısacası vatanına, devletine ve milletine ihanet edenlerden hesap sorulmalıdır.

Devam edecek…

 

15.07.2019

Süleyman Yapıcı

Günışığı Gazetesi